Yaşlı dünyamızın birçok yerinde tabiat olayları bazen can ve mal kaybına yol açıyor. Seller, depremler, toprak kaymaları, hortumlan birçok canlının ölümüne yol açıyor. Burada ilginç, bir o kadar da üzüntü verici durum ise; dünyada afetlerin daha çok fakir ülkelerde yaşandığını gösteriyor. Örneğin Asya bölgesinde büyük felaketler yaşanıyor.
Bilindiği gibi Asya kıtası fakir ülkelerden oluşuyor. Durum böyle iken gündemden hiç eksilmeyen, İstanbul’da olası bir depremi ve meydana gelecek ciddi zararları düşünmek bile acı verici… Afetlere hazırlanırken en kötü senaryoları hazırlamak gerekir. Bu nedenle İstanbul ve çevresinde meydana gelmesi beklenen bir depremi bekliyorsak en kötü senaryoyu düşünmemiz gerekir.
Oysa biz ne yapıyoruz. Ağır aksak deprem dönüşümü diye bazı gecekonduları yıkıyoruz…
Ne var ki İstanbul’u büyük bir felaket bekliyor… İstanbul 15 milyon nüfusu olan bir kent. Kentte 4 milyon konutun olduğunu düşündüğünüzde riskin ne kadar büyük olduğu ortada. Eski depremlerde İstanbul sağlam bir zemin üzerine yerleştirilmişti. Şimdiki depremlerde İstanbul nüfusu aşırı fazlalaştığı için daha hassas, daha zorunlu zeminler üzerine yapılar inşa edildi. O İstanbul’u çevreleyen gökdelenler çok mu güvenli?
Dolayısıyla beklenen deprem ve depremlerde hem nüfusun fazlalığından, hem de zemin kaynaklı olarak büyük bir felaketin olacağını düşünmemiz ve senaryo içerisine bunu koymamız gerekir. Bunu yaparken de yoksulluğun, yolsuzluğun olmadığı bir kentsel dönüşümü hedeflemek gerekiyor. Kentsel dönüşüm tabii ki büyük bir fırsat. Kentsel dönüşümün bir rezalet haline dönüşmemesi için mutlaka şeffaf, anlaşılabilir, bilime dayalı şekilde yapılması gerekir.
Devlet hastanelerimizin durumu içler acısı. Özellikle Cerrahpaşa Hastanesi. Marmaray çalışmaları hastaneyi daha bir kullanılamaz hale getirdi. Geçen akşam TV haberlerinde görüntüleri izledik. Ama ne yazık ki hiçbir çalışma görülmüyor. En kısa zamanda yeni bir veya birkaç hastanenin yapımı şart. Deprem ‘geliyorum’ demez. Ne zaman ne şekilde geleceği de bilinmez.. Bilinen tek şey er-geç geleceği…
2013 yılında dünyadaki afetlere baktığınızda başı çeken kıtanın Asya olduğunu görüyoruz. Afet çeşitliliği açısından da afetlerin bolca yaşandığı yer Asya kıtası. Dolayısıyla Asya kıtasının da fakir ülkelerle dolu olduğunu bildiğimiz için maalesef afetler yoksulları seviyor, diyoruz. Ayrıca,Türkiye’nin üç tarafının denizlerle kaplı olması nedeniyle tsunami ihtimali de mevcut. Bu bakımdan deprem sonrası denizlerden gelebilecek tehlikeleri de göz ardı etmemeliyiz.
Depreme yönelik çalışmaların hızlandırılması gerekiyor… Afetlerin önüne geçebilmek için yapılacak en önemli işlerden bir tanesi dünyadaki yoksulluğu bitirmek, yolsuzluğu bitirmek. İşte bu iki önemli sorun çözümlendiği takdirde biraz olsun rahatlarız. Bunları bitirmediğiniz takdirde ise dünyadaki afetlerin zararlarını aza indirmek mümkün değildir. Hele de ülkemizdeki duyarsızlık devam ettiği sürece…