Geçtiğimiz hafta Soma’da korkunç bir kaza (kaza mı ihmal mi belli değil) sonucu onlarca işçimiz hayata veda etti. Üç kuruş ekmek parası için yerin yüzlerce metre altında hayat mücadelesi veren bu insanlar bir anda bu dünyadan göç ediverdiler… Türkiye’de yaşam ne yazık ki pamuk ipliğine bağlı… Ne zaman nereden nasıl bir felaket sizi bulacak bilemiyorsunuz…
Ülke büyük bir yas içindeyken, başta televizyonlar olmak üzere programlar, sanatçıların konserleri de devam etti. O sanatçılar, emeğin nasıl kazanıldığını bilemeyen zavallılar. Ne yazık ki Türkiye’de fakirin yaşamak hakkı yok. Her şey zenginler için… Ülke yakında tümüyle zenginlere kalacak. Tarım ve hayvancılık bitirildi. Gökdelenler etrafı kuşattı ve kuşatıyor. Bir kazanan şimdilerde yüzler kazanıyor…
Diğer tarafta da bazı insanlar yer üstünde ekmek bulamayınca yerin yedi kat altına iniyor… Çoğu 850 TL asgari ücretle ev geçindirmeye çalışıyor bu işçiler… 40 TL gündelikle çalışanlar var! Bir taraftan da 3 çocuktan aşağı sakın yapmayın nasihati yapılıyor!!! 3 çocuğun sadece masrafı asgari ücretten fazla tutar haberiniz var mı? Madende 15 yaşında çalışan çocuk işçinin olması ise bir diğer acı… Diğer fabrika ve işyerlerinde durum aynı değil mi? Tuzla tersanelerdeki ölümlü kazalar unutuldu gitti… Bu da unutulacak…Bu utancı herkese hissettirmeliyiz!...
Ayrıca madenden yaralı kurtarılan bir işçinin ambulansa bindirilirken, "Çizmelerimi çıkarayım mı? Sedye kirlenmesin" demesi kadar duygusal, bir o kadar da düşündürücü şey olabilir mi? Ben bunu okuyunca çok ağladım inanır mısınız? Ya, TV programında konuşan profesörümüzün! "Karbon monoksit oksijenden daha hafiftir, yukarı çıkar. Çok iyi bir intihar yoludur maalesef. Çok tatlı bir ölümdür, hiçbir şey hissetmezsiniz. Kokusu yoktur” demesi kadar da üzücü bir konuşma yoktur. Her ne kadar sonradan yaptığı gaf için özür dilese de…
Tabii ki her zaman ve her yerde kaza olabilir… Ve de hiçbir işyerinde riski sıfıra indiremezsiniz… Sıkça denetim yapıldığı söyleniyor… Demek ki devletin yaptığı denetimler ya laf olsun diye ya da eksik yapılıyor; devlet işverenleri üzmemek için onlara herhangi bir yaptırım uygulamıyor. İki yılda beş kez denetim yapan müfettişler arasında maden mühendisi, elektrik mühendisi, makine mühendisi var mı acaba? Ocağın içinden yapılan çekimlerden utandım. O soyunma yerleri, sözde banyolar tam bir rezalet…
Ya yeteri kadar tedbir alınmamışsa, o trafonun bakımı yapılmamışsa, değişmesi gerekiyorsa üç beş kuruş tasarruf için değiştirilmemişse! İnşallah işverenin kusuru yoktur. Yine gazete ve televizyonlarda çok bilmiş meslek erbabı ahkam kesmeye başladı. Bu muhteremler çok iyi bildiklerine göre bu felaketler olmadan neden bugünkü gibi seslerini yetkililere duyurmazlar… Yüzleri kara ama alınları açık namuslu işçiler… Allah rahmet eylesin siz masumlara, ailenize sabır versin. Artık kelimelerin anlamı yok…