Röportaj: Nezehat Göçmen
Merhaba Zeynep!
Zeynep Yazıcı Kimdir?
1977 Ankara doğumluyum. Ressam ve yazarım.
Babamım mesleğinden dolayı Türkiye’nin birçok ilinde büyümek zorunda kaldım, çocukluğum Ankara, Erzincan, Artvin ve Niğde'de geçti. Farklı kültürleri içimde barındırma şansına sahip oldum. Niğde Üniversitesi İnşaat bölümü mezunuyum. Yurtiçi ve yurt dışı inşaat alt yapı işlerinin teknik kısmında yer aldım. 20’li yaşlarım şantiyelerde geçti diyebilirim. 24 yaşımda evlendim, 30 yaşında anne oldum,10 yaşında muhteşem bir oğlum var. Kendisi çok başarılı bir çocuk oyuncudur. Eşim de mühendis sürekli yurtdışında şantiyelerde çalışıyor, şuan Arabistan Mekke'de büyük bir projenin başında, bu sektörde olanlar beni çok iyi anlayabilirler, yakın ama uzak, birlikte ama yalnız, tüm bunlara rağmen mutlu bir evliliğiniz oluyor, tek hayatınız çocuğunuz ve sanatınız oluveriyor, yapılacak bir şey yok maalesef bu bizim işimiz. 8 yıldır da profesyonel anlamda resim yapıyorum. Sergiler açıyorum, mekânlara göre eserler çalışıyorum. Zeynep Yazıcı’nın eserleri yurtiçi ve dışında beğeniliyor, değer görüyor. Resim yapmak ve yazmak benim için bir tutku ve yaşam biçimi artık. Sosyal sorumluluğun da bilincinde olan bir sanatçıyım.
Ressamlık- yazarlık ve hayatın acımasız olduğu gün?
15 Mayıs 2016 kesin teşhis "Kansersin"!!!
Vücudundaki İsyan neydi?
Sıradan, benim için herhangi bir gündü, rutin elle muayene ediyordum göğsümü, sağ göğsümde minnancık sertlik hissettim. Vücutlumu iyi tanıyorum orada olmamalıydı. Doktora gittim, genel cerrah "Telaşlanacak bir şey yok, yağ kitlesi” dedi. Elle muayene etti ve bu sonuca vardı. İkna olmamıştım ama karşındaki bir profesördü ne haddime ondan daha iyi bilecek değildim. Kapıdan çıkarken iliştirdi lafının arkasına "Çok kafana takacaksan, al bir yansılanım randevusu". Aslında çok çabuk ikna olan ve herkesin kendim gibi işini en iyi şekilde yaptığını düşünen biriyim. Ama belki de ilk kez karşımdakine güvenmemiştim. Randevumu aldım neredeyse 2 ay sonrasına verdiler. O gün geldiğinde oğlumun seti vardı ve randevumu kaçırdım. Yine sıradan bir gün yaşarken özel bir hastanenin önünden geçiyordum, fazla değil iki yâda üç gün sonra, ani bir fren hemen park et ve içindeki ses yansılanıma git diyordu. İnanın hastaneye girerken ne şikâyetim olduğunu bile ifade edemedim, “Şey göğüslerime yansılanım istiyorum. Neden? Sertlik hissettim ama genel cerrah muayene etti fakat bir şey yok dedi, ben yine de yansılanım istiyorum. “ dedim ve sonuçları verdiler.
Yağ bezem meğer minik bir kitleymiş, meğer bu kitlede benim kanserimmiş. Açıkçası çevremde bu hastalığı yaşayan yoktu, çok tecrübesizdim. Aynı gün mahallemizin muhtarı Türkan Hanıma uğradım, elimde sonuçlarla hiç etkilenmemiştim. Sohbet ederken "Elindekiler nedir ?" dedi, “Bilmem göğsümde bir kitle varmış kötü huylu bir şey sanırım.” dedim. Türkan Hanım telaşlandı bana çok da anlamlı gelmiyordu. Hastaneden aradılar. Eski sonuçlarla birlikte doktoruma gitmek için.
Hayatımın en zor dakikalarında,bana ve hastalığıma ışık olan o telefon geldi.
Savaşı kazanmak için seni kucaklayan muhteşem ekibinden bahseder misin?
Hiç tanımadığım bir bayan, Türkan Hanımın arkadaşı aradı biraz sohbet ettiler ve Türkan Hanım ekledi " yanımda çok sevdiğim bir dostum var simdi sonuçlar elinde göğsünden şüpheleniyorlar," dedi. O anda telefondaki bayan beni istedi. "Zeynep Hanım benim de kızım kanser henüz çok genç ama yanlış teşhis, yanlış doktor bizi mahvettiler, maalesef meme kanseri metastaz yaptı. Bizim basımıza gelenler size gelmesin, rica ediyorum tek bir isim vereceğim, görüntüleme uzmanı bu işin kilit insanı lütfen arayın onu"...
O anda karşımda çaresiz bir anne vardı, çok etkilenmiştim vücudumdaki isyanın o kadar da hafife alınmayacağının sinyalini veriyordu bana. Hemen o ismi aradım hayatımda gerçekten iyi ki seni buldum diyebileceğim görüntüleme uzmanı muhteşem kadın Işıl Soygur...
Hemen aradım randevu aldım, aynı gün saatlerce milim milim baktı inceledi ve güzelce anlattı. Bana öyle bir hikâye şeklinde anlattı ki vücudumda göğüs bölgemde bir ustan çıktığını ve savaş açmaya hazırlandığını, bunun iyi olmadığını ve bir yol haritasına ihtiyacım olduğunu söyledi ve o haritayı çizdi... Önce iyi bir cerrah profesör doktor EkmelTezel’i, bir onkolog Prf.Dr.İbrahim Tek ,işte benim savaşımın üç önemli ismi ve ben!Ekibimizi kurduk ve savaşımızı kazandık!
Yaşama ait senaryon değiştiğinde gözyaşların hareketlendi mi?
Kanser olduğumu öğrendiğim gün hiçbir şey hissetmedim. Eşim yurtdışından geldi oda çok tepki vermedi, sanki bir oyunun içindeydik, evet çok iyi hatırlıyorum en yakın arkadaşım Şule’nin doğum günüydü ve günlerdir ona sürpriz yapmak için hazırlanıyorduk. Şule ise beni sürekli arayıp “Sonuçlar çıktı mı?”diyordu bense hayır, dört gün sonra çıkacak; zaten bir şey olduğunu düşünmüyorum diyordum, o kadar sağlıklıydım kendim bile inanamadım kanser olduğuma. Eşimle partiye gittik arkadaşlarımın hepsi durumu biliyordu ama Şule'nin en güzel günüydü mahvedemezdim. İşte O gün ben ve arkadaşlarım hayatımızın oyunculuğunu sergiledik hiç eğlenmediğim kadar eğlendim...
Size çok samimi bir şey söyleyeceğim. Ne eşime ne oğluma bunu nasıl söylerim diye düşünmedim. Ama iş annenize ve babanıza nasıl söyleyeceğinize gelince işte o zaman başınızın gerçekten büyük bir dertte olduğunuzu hissediyorsunuz. Evin tek kızıyım bir tane erkek kardeşim var, öyle bir bağ var ki anne, baba ve çocuklar arasında sıradan bir bağ değil. Annem ve babam Niğde’de yasıyorlar, güzel bir bahçemiz ve evimiz var; buyurun bakalım eşimin ve oğlumun elinden tuttum sürpriz ziyareti gerçekleştirdim. Nasıl söylersiniz bir anneye, bir babaya? Kanserim nasıl demeliyim? Hayatımın en zor sınavı işte o andı annem hemşire emeklisi her şeyin ne olduğunu ve nasıl bir süreç olduğunu çok iyi bilen biri, babam Ziraat Yüksek Mühendisi bu insanları kandıramazsınız da, zordu çok zor sanırım onların hissettiklerini gözyaşlarını bahçedeki ağaçlara sormak lazım, Allah kimseyi evladıyla sınamasın güç versin diyelim.
Hayatın anlamı
İnanın hayata bir anlam yüklemeye çalışmıyorum, sadece geçirmemiz gereken bir süreç. Bir koridor düşünün uzun ya da kısa, sizin duvarlarınız. Duvarın uzunluğu kısalığı çok fark etmiyor. Fark eden tek şey astığınız resimler. Hayat benim için o duvara hep en kalıcı ve güzel resimleri asmak demek. Her canlı gibi bir gün bu dünyadan gideceğim ama arkamdan adımı yaşatmak için yazdığım kitapla, çizdiğim resimlerle yetiştirdiğim evladımla benim için hayatın anlamı son nefesimi verirken "evet yaşadım ve yaşadığıma dair çok delilim var." demek.
Her sabah uyandığında beynini kemiren soru neydi?
Ben sanatçıyım bu durum karşısında karmakarışıktı aklım tek düşündüğüm bu sürecin bana bir armağan olduğu ve bu süreçte ne yapabilirim? Hersabah uyandığımda bugünüm de dünüm gibi hiç bir şey üretmeden geçemez yap artık bir şeyler sen sanatçısın demek oluyordu.
Saçlarını kestirdin, kaşların döküldü? Dibe vuruş değil, sanki aydınlığa koştun. Kabulleniş miydi?
Kesinlikle savası kabul edip savaş açmak zorundaydım. Başka şansım olduğunu da düşünmüyordum. Hayatımın filmi ve kitabı bana ışık olmuştu "Dokuz Peruklu Kız"
20’ li yaşlarda akciğer kanseri olan Sofia’nın hayatıydı. Bu süreci dokuz ayrı peruk ve içinde yaşattığı karakterlerle geçirmişti. Dokuz tane olmasa da ben de yedi tane peruk almıştım. Aslında başıma gelen kötü olayları lehime çevirmekte üzerime yoktur. Saçlarım döküldü ama yedi faklı saçlarım oldu, kirpiklerimde döküldü ama takma kirpiklerim vardı, rengim soldu allığım vardı, önemli olan ruhumun hastalanmamasıydı, kendimce bir çözüm bulmuştum ve kolay atlattım.
Ölüp kurtulmak mı yoksa savaşmak mı?
Kanser hayatımı ele geçirse de onu güzel ya da en azından tamamen kötü olmayan bir şeye dönüştürme gücüne sahiptim,bunu peruklarımdan öğrendim. Benim hikâyemde dram olmadan biraz eğlenmek isteyen bir kız vardı, sabah uyandığımda gece gözümde yaşlarla uykuya daldığımda, kanserim her zaman oradaydı ama peruklarım sayesinde "Artık sıra bende kanser, bu gece yine görüşeceğiz. Şimdi dışarı çıkıp hayatımı yaşayacağım.” dedim, onların sayısı artıyordu en derin çaresizliğimiz de zihnimize sığınıp huzur bulabileceğimize içtenlikle inanıyorum gerçeklerden kaçmaya çalıştığımı düşünebilirsiniz ama bu inancın bana yardım ettiğini biliyorum. Başka çarem olamazdı, benim bir çocuğum var, hayatıma farklı renkler de olsa eskisi gibi saçlarımla devam etmeliydim.
Kendine sarıldın, sevdiklerine sarıldın, hayata bağlılığının artarak devam etti. Bunu nasıl başardın?
Belki klasik olacak ama ben hayatı seviyorum. Her anne gibi ben de çocuğumun büyüdüğünü görmek istedim, Onu bu yaşında bensiz bırakamazdım çok fazla hayallerimiz var, onları gerçekleştirmeden asla vazgeçemezdim. Sevdiklerime, dostlarıma, anneme, babama, kardeşime, eşime ve oğluma bunu yapamazdım. İnsan çaresiz olunca asılıyor hiç asılmadığı kadar.
“Kanserden Korkma” Videonu izledim. Oldukça etkileyici. En çok izlenen video çekimi nasıl yapıldı. Kim yaptı? Anlat bana Zeynep…
Ben bir şey yapmadım ki sadece arkadaşım Fatih mesaj attı "Zeyno Kalben’in şarkıları bomba "dedi. Sevgili Kalben "Haydi Söyle “şarkısına kattığı yorumu çok beğeniyorum, ama albümün diğer şarkılarını dinlememiştim. Dışardan gelmiştim yine dünya güzeli Zeynep’tim,ama evde gerçeğime dönmem gerekiyordu banyoda makyajımı silmeye başladım o sırada o şarkı çaldı işte.
Her yerde saç var, yerlerde saçlar
Kimin bu saçlar bilemiyorum
Uyandığımda yabancılarla
Kendi evimden de gidemiyorum
Sandım sen varsın
Yok, öyle değil
Özür dilerim diyemiyorum
Ben olsam almam beni
Adamdan saymam beni
Uzun uzun soymam beni
Deli miyim?
Ben olsam bakmam bana
Bir çorba bile yapmam bana
Tüm bunları sen öğrettin bana
Sevgilim
Şarkının sözleri ruhuma işliyordu, sanki biri kafamdaki Derya’nın, Yasemin’in, Hatice Teyzenin, adını bile bilmediğim kadınların saçlarından yapılan peruğu bana hatırlatırcasına soruyordu "Saçlar, bu kimin saçlar "diyordu.
Dedim ya hiç bir şey yapmadım diye şarkı çalarken geçmişimden bu günüme döndüm sadece. Aynaya bakmaktan hiç korkmadım ve bunu tüm dünyaya gösterdim. Sadece bu yaptığım, kendi kendimi şarkıyı dinlerken ve rutin makyajımı silerken çektim.
“Geçmişle yüzleşmeden geleceğe yüzünü dönemezsin!”anlattığım buydu.
Eski Zeynep- Yeni Zeynep
Değişen pek bir şey yok, sadece eski Zeynep’te demek ki ters giden bir şeyler olmuş kanser oldu,Yeni Zeynep şuanda bunların arayışı içinde. Daha da önemsiyorum kendimi eskiden sorunları çözmeye koşarken, şimdi sorunlardan kaçıyorum. Tabi ki şuan her şey çok yeni bu bir süreç özümü değiştirmeden kendimi daha da hassas bir oya gibi işliyorum.
Ben hep bizler dünyası dedim, şuan biraz daha benler dünyası demeye alıştırıyorum kendimi, başka çarem yok,dedim ya oğlumu bensiz bırakamam!
Oğlun Canpâren, Kaan’da yaşamına dâhildi. Çocuklar çok zeki ve hiç bir şey saklanmadı Kaan’dan. Hatta konuk oldun.Kaan’ın minik dünyasına, Neler hissettin? Kaan’ın eğitimi ve oyunculuğu
Oğlum Yiğit Kağanım, küçük omuzlarında büyük yükler taşıyan kahramanım. Ona tek bir şey söyledim"Sen benim hayallerimsin çocuk!"dedim. Her anne öyle değil midir? Yapamadığımız, yaşayamadığımız her şeyi evlatlarımız yapsın istemez miyiz? İşte bende sıradan hayalleri olan bir anneyim.
O daha 10 yaşında, bu hastalıkla karşılaştığımızda 9 yaşındaydı, yalanlara inanmayacak kadar büyümüştü,ama birçok şeyi sorgulamayacak kadar da küçüktü.Yavaş yavaş anlattım ona bu hastalığı, ne olduğunu ,uzun bir sürecin bizi beklediğini ama sonunda bizim kazanacağımızı söyledim. Biliyordu anneler hiçbir zaman yalan söylemezdi, bana güvenmekten başka çaresi de yoktu. Saçlarımı ilk kestirdiğim gün koltuğa gitti ve ağladı. Ona güzelce anlattım geçecek dedim daha da güzel olacağımı söyledim. İlk işim onunla gidip bir sürü peruk almak oldu. Anladım ki benim oğlum sarışınları beğeniyor, elimden geldiği kadar ağrılarımı belli etmiyordum, İlk başta bu hastalığın sadece fiziksel bir değişim olduğunu sanıyordu, sadece yatağa girdiğimiz zaman gerçekle yüzleşiyordu kaşlarımı okşuyordu, saçlarımı okşuyordu, kel kafamı öpüyordu. Belki de annesini yeni doğmuş bir bebek gibi görüyordu. Ben küçüldükçe o belki de büyüyordu. Ona ihtiyacım olduğunun o kadar çok farkındaydı ki!
Bir Gece Gelen Klip Teklifi ve Gurur
Eski hayatımıza devam ediyorduk tamam futbol oynayamıyorduk koşamıyorduk belki ama bütün sosyal aktivitelerinizi yerine getiriyorduk. Resim yapıyordum şarkı söylüyordum eğleniyorduk, sonra bir gün bir teklif geldi ikimize de, sevgili Gürbüz Morkoç un “Yalnız Bir Gece“adlı klibinde ona eşlik etmemi istemişlerdi, Ben kemoterapi alan saçları olmayan bir kadını oynayacaktım, aslında kısacası kendi halimi oynayacaktım ve oğlum da bu annenin çocuğunu oynayacaktı. Hiç bir fark yoktu bizim hayatımızdı... Bu klip oğluma çok iyi gelmişti, git gide hastalığım onun için sıradanlaştı, çok normal bir hal aldı, onunla televizyon programlarına katıldık, gazetecilerin biri geliyordu biri gidiyordu. Eski popüler hayatımıza geri dönmüştük. Güçlü annenin güçlü çocuğu deniliyordu ve bu yakıştırma onun çok hoşuna gidiyordu kendini gazetelerde ekranlarda görmek, zaten benim oğlum küçük oyuncuydu, Ankara'nın minik yıldızıydı. Şu anda kendisi Abdülhamit Payitaht dizisinin minik oyuncusu. Eee ben söylemiştim o benim hayallerimdi. Şu bir gerçek ki bu hastalık oğluma da bana da inanılmaz bir tecrübeydi. O bir çocuk olarak ne kadar güçlü olduğunu ben de bir kadın olarak ne kadar güçlü olduğunu ispatladım. Bir çocuk için o kadar zor bir şey ki dünya güzeli olarak gördüğü annesinin bir anda bambaşka bir kadına dönüşmesi. Onunla şu ana kadar ve bundan sonra da gurur duyuyorum.
Tek Kullanımlık Yaşamı, İyisiyle, Kötüsüyle yaşamak nasıl bir duygu?
Biz anne ve oğul olarak hayatımızdaki bu kötü süreci insanlara yansıtmadık, kendi içimizde yaşadık ama biliyorum ki bu tecrübe sanat hayatımız için çok faydalı olacak. Hastalık süresince müthiş bir çabanın içinde oluyorsunuz sadece kendi fikirleriniz baş etmeniz gereken bir durumla karşı karşıya olmanız size hangi yoldan gideceğimizi bir şekilde gösteriyor. Zaman geçtikçe yaşadıklarımın ne kadar sıradışı olduğunu daha iyi anlıyorum. Oğlum bazen bana sarılıyor ve diyor ki ”Anne ne kadar zor günlerdi değil mi şimdi daha iyi anlıyorum.” Ve ona anlatıyorum "Bak oğlum diyorum tek kullanımlık yaşamımız var iyisi ile kötüsü ile bu hayat bizim. Yarınımızın ne olacağını Allah'tan başka kimse bilmez, kendim için senin için tüm sevdiklerim için tek dileğim Rabbimin bize güzel yazılar yazmış olması..."güçlü olmamız lazım!
Anneciğin, babacığın, eşin, oğlun, sevdiklerin ve sen… Hayat, zincirin halkalarını kıramadı mı?
Hayatı sizin gibi gören bir aileniz varsa aynı pencereden bakabiliyorsanız bu size bahşedilmiş en büyük lütuftur.Belki de başarmanın tek sırrıdır.
Tüm enerjini toparlayıp, yaşama aktardın. Neler söylemek istersin?
Her şey gerçek yazdığım bütün kelimeler,çizdiğim bütün resimler, döktüğüm bütün gözyaşları, çektiğim bütün acılar. Bütün peruklar kafatasımdan zahmetsizce kopan saçlar, bütün keltoşlar,
Kendi kel kafam, sol kolumdaki mahvolmuş damarlarım hepsi gerçek “Ben gerçeğim”. Bana ikinci bir şans verildi ve yeniden yaşamak için sabırsızlanıyorum!
Tuvallere yansıyacak mı?
Tabii ki yansıyacak zaman zaman karanlık zaman zaman aydınlık tüm renkleriyle benim hayatım tuvallere yansıyacak Ve ben bu süreci ölümsüzleştireceğim!
Yaşamda şans topu var mı?
İnsanın en büyük şansı kendisidir ve ailesidir. Çünkü bu tercihi kendiniz yapamazsınız. Evet, benim şans toplarım kendim ve ailemdi...Geriye kalan her şey ise benim tercihimdi. Ben yaşamayı tercih ettim! Yaşarken öğrenmeyi ve öğretmeyi de tercih ettim... Benim en büyük şansım kendimim!
Ne güzel dilekler bunlar; Bir daha bir daha söyle…
“Tüm takılıp kalmışları,
Gözlerinin içi gülen,
"seni seviyorum" değil -
Aslında hiçbir şey söylemeyen,
Ama huzur ve sevgi veren birileri kurtarsın.”(Yalçın Ergır’ın sözleri)
Sanat için neler söyleyeceksin? Yeni projeler olacak mı?
Sanat hep varmış hayatımda ve hep olacak, insanları hayata bağlayan şeyler vardır kendisi için yaptığı şeyler, sanatta kendim için yaptığım en iyi şey! Evet, yeni projelerim var en büyük hayalim hikâyemi yazmak umarım benden önce biri davranmaz: ) hatta bu hikâyeyi senaryo haline getirip kendimi sinemada izlemek. Dedim ya en iyi yaptığım şey hayal kurmak ama şu ana kadar gerçekleştiremediğim bir hayalim olmadı. Tedavilerim yeni bitti artık tertemizim yeniden hayata merhaba dedim saçlarım uzamaya başladı kirpiklerin kaşlarım hepsi eski halini buldu, bu süreçten bana sadece anılarım kaldı.
Kaan’a bir mektup yaz, 10 satır olsun…
Sevgili oğlum, bunu daha önce hiç yapmamıştım. Bu sana ilk mektubum, Şu anda sen mışıl mışıl uyuyorsun eminim sabah kalktığında ilk işin o bitmeyen rüyanı anlatmak olacak. Ben de sana hiç belli etmeden içimden oflayacağım. Sana söylemek istediğim bir kaç şey var. Güçlü oğlum,öğrenmek için çıktığın yolda, sana tüm anlatılanlar, senin öğrenebildiklerindir. Unutma! Yolun sonunda vardığın nokta değil, gerçek olan yolun ta kendisidir.
Sevgili Oğlum, sana her şey anlatılır; ama yaşamın anlatılanlar kadar değil, anladıkların, anlamak istediklerin kadardır...
Bu söylediklerim hayat yolunda sana ışık olsun. Kendini sev,özünü sev,kendin olmaktan asla vazgeçme! Ancak o zaman mutlu ve başarılı olursun!
Sen benim tek evladım herşeyim, sen benim en büyük hayallerimsin, gücüne ve özüne aşık olduğumsun!
Seni seven annen”
Hem güzel ol hem güçlü; hem anne ol hem eş; hem evlat hem iyi bir insan… Dünyanın dönmemesi için sebep var mı? Dön dünya dön Zeynepler var üzerinde…
Zeynep’im sevgiyle kal…
Zeynep Yazıcı videosu için linki tıklayınız:
Zeynep Yazıcı video: https://www.youtube.com/watch?v=6Ny7B-wecr4