Mayıs ayının ikinci Pazar günü, bütün dünyada Anneler Günü olarak kutlanır. İlk kez 1908 yılında Amerika'da kutlanan Anneler Günü, ülkemizde 1955 yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Aslında her günün Anneler Günü olması gerekir. Annelerimiz bizim en değerli varlıklarımızdır. En değerli varlıklara nasıl davranılması gerekiyorsa annelerimize de öyle davranmalıyız.
Kadına bahşedilip de erkeklerde olmayan en önemli meziyetlerin başında Annelik gelmektedir. Ana olabilmek ve bu meziyetle donatılmak ne kadar güzel bir duygudur !... Analar olmasaydı insanlık olmazdı. Ana o kadar değerlidir ki… Cennetin, anaların ayağının altında olduğunu unutmayalım Analarımız ailenin temel direği ve toplumun da geleceğidir. Sağlam bir toplum ancak temelleri sağlam atılmış aile yapısı ile mümkündür.
Analarımız, dilimizin öğreticisidir. Hayatı bize tanıtanlardır… Bu anlamda annelerimiz ilk ve ebedi öğretmenlerimizdir. Bizim onlardan öğreneceklerimiz bir hayat boyu devam eder. Hayatımıza ait güzelliklerin başında hep anamızın bize öğrettikleri ve bizim için yaptıkları gelir… Gerçek sevgi ve merhameti görmek isteyenler annelerimize bakmalıdır.
Onların her bakışında sevginin ayrı bir yanı keşfedilir. Çünkü sevgili annelerimiz için ne yapılsa azdır. Onlar her şeyin en güzeline layıktırlar.
1956 yılında yayınlanan bir kararname ile her yılın Mayıs ayının ikinci pazar günü Türkiye’de de Anneler Günü olarak kabul edildi. Bu kararnamenin bir hatırası olarak o yıl, Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın resmini taşıyan bir hatıra pulu çıkarıldı.
Anneler Günü’nün en önemli özelliği, o gün, millet, aile ve insan olarak, annenin değerini belirtmektir. Anne, insanlık hayatında, bir benzeri daha bulunmayan kutsal bir varlıktır. Başka hiçbir varlık onunla ölçülemez ve ona benzetilemez, Anneler gününde, her çocuğun, annesine, gücü yettiği ölçüde, bir armağan vermesi, o günün yerleşmiş ve çok güzel bir geleneğidir.
Bu yeni geleneğe benzer törenler eski çağlarda da vardı. İlk çağlarda Tanrıların Ulu Anası Rhea için 15 Mart’ta yapılan şenlikler bir çeşit anneler günü sayılırdı. Bu âdet o çağda Anadolu’da çok yaygındı. Sonraları Hıristiyanlar da buna benzer törenler yapmaya başladılar. O gün çocuklar, kilisedeki törenden sonra, annelerine armağanlar verirlerdi.
Büyük Atatürk de 17 Ocak 1923 yılında annesinin mezarı başında bakın ne demiş… “Valdemin ruhuna ve bütün ecdat ruhuna müteahhit olduğum vicdan yeminini tekrar edeyim. Valdemin medfeni (mezarı) önünde ve Allah’ın huzurunda aht ve peyman (yemin) ediyorum. Bu kadar kan dökerek milletin istihsal ve tesbit ettiği hakimiyetin muhafaza ve müdafaası için icap ederse valdemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Hakimiyeti milliye uğrunda canımı vermek, benim vicdan ve namus borcum olsun”.