İstanbul Medya Derneği çatısı altında 63 basın emekçisi olarak, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin misafiriydik.
Üç gün kadar…
Çoğu kez transit geçtiğimiz,
Ayranını içip tostunu yediğimizde “biliyoruz” sandığımız Balıkesir’i bu kez,
İçimize içimize çekme fırsatını bulduk.
Gel gelelim Balıkesir’i keşfetmeye değil 3 günün, 3003 günün yetmeyeceğini yaşayarak gördük,
En azından kendim için kesinlikle bunu söyleyebilirim.
Gastronomi, tarım, hayvancılık, turizm, deniz, tarih, doğa, termal, doğal ve madeni gelir kaynakları, sosyo kültürel zenginlik…
O kadar çok ayrıntı tek çatı altında toplanmış ki!
Her biri kendi içinde dallanıp budaklanıyor ve ansiklopedilerce eser olacak kadar da değerli ayrıntılara sahip.
Bugüne kadar sayısız kişi Balıkesir’i yazdı, konuştu, yorumladı, anlattı da anlattı…
Bu nedenle “sıkıcı tekrarlardan” uzak durup daha çok gözlem – yorum üzerine anekdotlarımı paylaşmak istiyorum.
Ama öncesinde, klavyenin başına oturduğumda fark ettiğim bir ayrıntıyı sizlerle aktarayım.
Bazı insanlar vardır, akrostiş yazmayı ya da kelimelerde anlam aramayı çok severler.
Sanırım onlardan biri de benim…
Şöyle aldım BALIKESİR kelimesini önüme, ne var burada, ne var?
***
Bursa gibi biraz, aynı coğrafyanın ruh ikizi…
Ankara gibi de; nitelikleri ve ayrıcalıkları ile az daha içeride olsaydı, kesinlikle başkentti.
Leylaklar dört bir yana yayılan, bir de Balıkesir’e özgü o muhteşem kolonyağı;
Isparta gibi de yani, florası zengin mi zengin...
Kayseri gibi, tam bir “ticaret merkezi”, tarımdan sanayiye muhteşem bir ekonomi.
Edirne de var buralarda, Trakya’nın dokusu baskın mı baskın.
Samsun gibi denize aşık; bu aşk öyle ki, bir istedi Allah verdi iki (Marmara ve Ege).
İzmir’in de ta kendisi; Ayvalık, Gömeç, Edremit, Burhaniye alışverişini bile yapar İzmir’den…
Rize gibi de yemyeşil, doğanın cenneti…
***
Baş harflerinde ister istemez bunlar döküldü kalemimden ve şaşırtıcı bir tesadüf ki bir akrostiş olarak düşündüğümüzde, etkileşimli olarak BALIKESİR kelimesi çıkıyor karşımıza.
Ya da “insan neyi nasıl görmek istiyorsa, öyle” diyen de olabilir, evet;
Aynen böyle görmek istedim.
İşte tam bir Türkiye “potporisi.”
Belki benzetmeler yapabilirim ama emin olduğum tek şey şu;
Balıkesir, BALIKESİR’dir.
***
İlk üç harfi,
Meşhur sloganı ile “dağlarından BAL, ovalarından yağ akan şehir.”
Dünyanın “en kaliteli” BAL’ları işte bu coğrafyada.
Ayrıca BALIKESİR’in ilk beş harfine bile kodlanmış, Marmara ve Ege’nin deniz mahsülleri;
BALIK…
Gastronomi zengini Balıkesir’de dünyanın en güzel lezzetlerinin başını, balık spesiyalleri de çekiyor.
Balıkesir’in hamurundan yetişen şefler bu nedenle lüks restoranların da gözdeleri,
Bunu İstanbul’da koyu Balıkesirli Chef İsmail Doğan’dan oldukça iyi biliyorum.
Balıkesir burnunda tüttüğünde “Adem hadi kalk Ayvalık’a gidiyoruz” deyip apar topar kendimi Sabiha Gökçen’de, ardından da dakikalar içerisinde Edremit’te, havaalanında bulduğumu tebessümle gastronomi notlarıma aldım.
Balıkesir gastronomisi iliklerine kadar öyle bir işlemiş ki, yeme de yanında yat!
Bir de İstanbul’un köklü ailesinin ferdi çok Değerli Tolga Yavuz, genç girişimci ve işadamı,
Şehrin stresini attığı ender yerlerden biri, Balıkesir.
Şaşırtıcı bir tesadüf ki yıllar sonra, Balıkesir Gezisi yolculuğumuzda kendisi ile dinlenme tesislerinde karşılaştım ve çok keyifli sohbet gerçekleştirdik.
Yaşadığım birçok ayrıntı nedeniyle kendi kendime şunu dedim ki;
Bu gezi kesinlikle bir tesadüf değil!
Tolga Yavuz, şehrin de aşığı olunca hem yatırımlarını buraya yönlendirdi, hem de en güzel paylaşımlarını Balıkesir’den yapıyor sevdiklerine…
Yine çok köklü eğitimcilerden Altay Şimşek; tatillerinin çoğunu yazlığında geçirmek üzere ailesi ile birlikte ilk günkü heyecanla soluğu Balıkesir’deki yazlığında alanlardan…
Ajans sektörünün duayenlerinden Erkan Özdağlı,
Yazlığına gidip Balıkesir’i içine içine çekip enerjisini iş dünyasına yansıtan liderlerden…
Ve milyonları peşinden sürükleyen ünlülerin menajeri İbrahim Koç;
Memleketi Balıkesir’i her fırsatta derin derin anlatır, paylaşır.
Balıkesir gezimin ardından Koç’un bu paylaşımlarını daha iyi anlar oldum.
İstanbul ve Balıkesir arasında muhteşem bir bağ var.
Ayvalık, Cunda, Edremit, Erdek, Marmara Adası, Bandırma ve toplamda 20 muhteşem ilçesi.
Her biri kendi içinde ayrı bir hikaye, sayfalar yetmez.
Akrostiş faslını, BALIKESİR kelimesi içindeki son dört harf ayrıntısı ile şöyle noktalıyorum;
Dikkat, “bağımlılık içeririr…”
Son dört harfi, evet;
Balıkesir’in ESİR’i olursunuz, bir ömür boyu…
***
Türkiye’de aynı anda iki denize kıyısı olan 6 ilden biri de Balıkesir ve teknik bir not;
Diğerleri de İstanbul, Kocaeli, Çanakkale, Tekirdağ, Muğla.
Bu iller içerisinde Balıkesir’in durumu ve konumu oldukça farklı,
Şöyle bir arama motorlarını gezdiğimde gördüm ki, 14.583 km2 toprak alanı ile yüzölçümü olarak Türkiye’de en büyük 11. il olma özelliğini de taşıyor.
Düşünün, Akdeniz’in ortasında stratejik devasa ada Kıbrıs’ın yüzölçümü 9.251 km2.
Ya da Trakya’nın (Edirne-Tekirdağ-Kırklareli-Çanakkale) yüzölçümü 9.935 km2 ve bu rakama İstanbul Avrupa Yakası’nı da dahil edersek, 13.497 km2’ye ulaşıyoruz.
Yani Balıkesir tek başına, Trakya coğrafyasının yüzölçüme sahip.
İşte bu, çok ciddi bir güç!
Balıkesir’i hep “kendi kendine yeten” ve “çevresine dağıtan, paylaşan” bir şehir olarak gördüm.
Daha da ötesi, bir lokomotif…
Balıkesir hep verir, kazandırır, cömerttir, yük çeker, zahmet çeker, ağırlar, takdim eder, ikram eder, yedirir içirir, toprağından bereket fışkırır…
Arıları bile başkadır, dağlarından bal akar.
Ovaları bambaşkadır, yağ akar.
Balıkesir’de 11 milyon zeytin ağacı bulunduğunu biliyor muydunuz?
Akdeniz Bölgesi genelinde bu, inanılmaz muhteşem bir rakam!
Ve dünyanın en yüksek kalitede zeytinyağı da burada üretiliyor, bazı ülkelerin Balıkesir yağlarını alıp kendi marka etiketleri ile “dünyanın en iyi yağı bu” diyerek satışa sunması, bu tabloyu özetliyor.
Kaz Dağları’ndan il geneline, sayısız çam ve diğer türlerin zeytin ağaçları ile etkileşimini hep merak etmişimdir.
Bu ağaçlar kesinlikle birbiri ile konuşuyor olmalı, kesinlikle etkileşim içerisindeler.
İşte bu yüzden olsa gerek Balıkesir zeytini ve zeytinyağını her tadımladığımda sanki içerisinde Kaz Dağları’nın endemik çeşitliliğini de yudumluyor gibi hissediyorum.
Belki de üzüm üzüme baka baka kararıyordur!
Şimdi diyeceksiniz ki “kimse yoğurdum ekşi” demez.
Bu öyle değil, gurmeler de çok iyi bilir ki zeytin ve zeytinyağının kalitelisi her yerde bulunmaz.
Havası, suyu, toprağı, cinsi, çevresel faktörler ve benzeri birkaç ayrıntı, zeytinin kalitesini belirliyor ve dünyanın kabul ettiği bir gerçek şu ki karakteristik özellikleri açısından Balıkesir, zeytinde “bir numara.”
Bu arada “ölümsüzlük ağacı” zeytinin 2.000 yıl kadar yaşayabildiğini biliyor muydunuz?
Zeytin demişken, peynirsiz de olmaz değil mi?
Türkiye, 100 çeşidi ile peynir zengini bir ülke ve Balıkesir’e özgü ve Balıkesir ile bütünleşmiş peynir sayısının da 50 olduğunu biliyor muydunuz?
Nasıl bir gastronomik zenginlik değil mi?
Fransız ya da Hollanda peyniri de neymiş?
Tamam, onlar da çok güzel ama;
Kesinlikle Balıkesir peynirini tek geçerim!
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin muhteşem projelerinden biri olan BAÇEM’de bu peynir çeşitlerini tadımladım ve şunu söyleyebilirim ki; “Balıkesir’in 50 çeşit peyniri var” istatistiğini beynim unutsa da damak tadım, dilim asla müsaade etmez, hatırlatır da hatırlatır.
Büyükbaş ve küçükbaşlar ovalarda otlar, yem olur.
Topraklarında mahsuller yetişir, yine yem olur.
O güzel büyükbaşlar ve küçükbaşlar otları ve yemleri yer, midelerinde “bir” olur.
Bir anda beyaza dönüşür, süt olur.
Ve artık Balıkesir’n havası, suyu, toprağı; işte o yemler ile süte karışmıştır.
O süt de bir süre sonra peynir olur.
İşte ben 50 çeşit peyniri tadımlarken aslında peyniri değil, adım adım Balıkesir’i tadımladım, hücrelerime kadar.
Hımmmmm, Balıkesir ne de lezzetli!
***
İnsanlar gibi şehirlerin de aurası var.
Çekim merkezleri, enerjileri var.
İşte Balıkesir de böyle bir yer, şehrin nefes aldığını her adımda hissediyorsunuz.
Milyonlarca yıldan bugüne köklü insanlık tarihi, medeniyetler, tarihi eserler, milyonlarca zeytin ağacı, milyarlarca ya da daha fazla ağaç sayısı ve binlerce çeşit türleri, endemik bitkiler, doğası, deniz kültürü, gastronomi izleri, termal şifa, turizm değerleri, say say bitmez;
İşte tüm bunlar “yaşayan, nefes alan, organik bir şehir” hissini beraberinde getiriyor.
İz bırakıyorlar iz!
Sanki şehir, alttan üstten nefes alıyor!
Aslında “sanki” de değil, evet evet;
Balıkesir nefes alıyor.
***
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, tüm bunların ne kadar farkında?
Hem bir İstanbullu, hem de Bursalı olarak Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz ile ilk kez tanıştım, bir araya geldim.
Siyaseti bir kenara bırakıyorum ve gözlemlediğim kadarıyla;
Yücel Yılmaz ve ekibi, Balıkesir’in tanıtım ve algı eksikliğine bir hayli odaklanmış.
Oldukça da başarılı olmuşlar ve bunun metal yorgunluğunu yaşamıyorlar, aksine algı eksikliğinin üstüne üstüne gidiyorlar.
Şehrin dinamiğini değiştiren ciddi yatırımlar var.
Balıkesir’in merkez nüfusu yaklaşık 300.000 civarında ancak, il geneli yaklaşık 1 Milyon 300 bine ulaşıyor.
Ayvalık, Marmara Adası ve Erdek gibi ilçelerde nüfus yoğunluğu, özellikle yaz aylarında Balıkesir merkezinin kat be kat üstüne çıkıyor.
Dolayısıyla Balıkesir kelimesi, daha arka planda kalıyor.
Gözlemlediğim kadarıyla Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, bunun bir hayli farkında ve her anlarında da ana gündem maddeleri.
Ayvalık’tan Erdek’e ilçelerin tüm başarısı ve albenisi, markalaşması, elbet de tüm Balıkesir’in kazanımı.
Bunu da oldukça destekliyorlar.
Beraberinde de Balıkesir merkezi için ciddi bir çaba gözlemledim.
Öyle ki;
Çamlık Tepesi Projesi’ne hayran kaldım.
Devasa bir hilal, içinde asansörler ile zirvesine çıkıp şehri 360 derece görebiliyorsunuz. Şehitler Camii, Atatürk Anıtı, devasa Türk Bayrağı, bağışlanmış eserleri ile zengin Çamlık Kütüphanesi, gezinti ve dinlenme alanları, yeşillikler, ağaçlar…
Muhteşem! Bir anda kendimi, Çanakkale’nin manevi dokusunu hissettiren o enerjinin içinde buldum. Bu his öyle güzel verilmiş ki, kesinlikle yerinde görmelisiniz.
Şehrin merkezinden geçen devasa kanal… Yaz aylarında içinde Balıkesirlilerin yüzdüğünü öğrendim ve bir hayli şaşırdım.
Merkezinde yüzülebilen bu kadar büyük bir kanalın bulunduğu, dünyada çok az sayıda şehir vardır.
Ve teleferik projeleri…
Ayvalık’ta ilçenin en yüksek noktası meşhur Şeytan Sofrası ile Cunda arasına yaklaşık 3-4 kilometrelik bir teleferik planlanıyor.
Şeytan Sofrası’nı gezerken şöyle bir hayal ettim de, böyle bir proje bölgeyi adeta uçurur.
Önemli turizm destinasyonlarından olan Ayvalık ve Balıkesir, teleferik ile adeta birkaç basamak birden atlar.
Zaten doğa, bu imkanı coğrafi koşullarıyla Ayvalık’a vermiş.
Örneğin bu teleferiği Bodrum’a ya da Marmaris’e bir türlü oturtamadım.
Ancak yerinde görün ya da videolarını izleyin ki doğa resmen, “buraya teleferik yap” diyor.
Yine bir teleferik projesi de, Balıkesir merkezindeki Çamlık Tepesi Projesi’ne düşünülüyor.
Bu, tepeye çıkmak isteyenler ile tepeden bir an önce şehre ulaşmak isteyenlere muhteşem bir imkan sunar. Otobüsle nereye kadar?
Öyle sanıyorum ki teleferik ile, Çamlık Tepesi’ni ziyaret edenlerin sayısı üç beş katına çıkacaktır.
Ve tabi ki Seyit Onbaşı…
Havran’da da bir hayli gezme fırsatı bulduk. Şehit Onbaşı’nın kabri ve müzesi ziyaretinde çok duygulandık.
Koca Seyit’in torunu Muhammed Yıkar; savaşın seyrini değiştiren dedesinin anılarını, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Seyit Onbaşı arasındaki diyalogları, o günlerde ve yıllarda yaşananları ayrıntıları ile aktardı.
Tüylerimiz diken diken oldu.
O dakikalarda yanımızda olan Havran Belediye Başkanı Emin Ersoy ile de köyde, Seyit Onbaşı’nın akrabaları ve çevre sakinleri ile bir araya gelme fırsatı bulduk.
Üç günlük gezi programımız boyunca bol bol video çekimlerim de, farklı ayrıntıları gözlemleme fırsatını sundu.
***
Gezimizi tek bir cümle ile özetlersem;
“Balıkesir’e aşık oldum.”
Normalde bu kadar uzun bir köşe yazısı yazmam ancak şehre öyle bir tutuldum ki; kalemim aktı gitti.
Biraz uzun oldu ama, parçalara bölmek ya da yazımı kısıtlamak hiç istemedim.
Misafirperverliğinden ötürü Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’a, Balıkesir Büyükşehir Genel Sekreteri Dr. Mustafa Küçükkapdan’a, Havran Belediye Başkanı Emin Ersoy’a, üç günlük gezimiz sürecinde otobüs şoföründen garsonuna, çiftçisinden esnafına, tanışma fırsatı bulduğum güzel insanlara yürekten teşekkür ederim.
Zordur, ayrıca ve üstelik böylesi hassas bir dönemde 63 basın emekçisini bir araya toplayıp devasa organizasyona imza atmak.
İşte bu organizasyonun mimarı, İstanbul Medya Derneği Başkanı – Gazeteci Ali Rıza Yıldız’a ayrıca teşekkür ederim.
Bu yolculukta çok değerli meslektaşlarım ile de tanıştım.
Hani hepimiz aynı geminin yolcusuyuz ya, bu kez aynı otobüsün yolcusu olduk.
Ne güzel, değil mi?
GAZETECİ - EDİTÖR & VİDEOGRAPHER:
Adem Giden
Mail: [email protected]