Yerel seçimlere çok az bir zaman kaldı. Milyonlarca seçmen il, ilçe belediye başkanlarını, mahalle muhtarlarını seçecek… Şehrin hemen her cadde ve sokağı, meydanları afiş ve pankartlarla dolu. Seçim afişleri, seçim şarkıları, seçim sloganları, seçim büroları derken partilerin neredeyse tamamında seçim kavgaları, seçim istifaları, seçim restleri, seçim hileleri gibi birçok olumsuz öğeleri de görüyoruz.
Bir ünvan, bir makam, bir oy uğruna ne kin ve düşmanlıklar, ne husumetler, ne ihanetler, ne küskünler, ne tehditler savruluyor. Birbirlerine yıllarca arkadaş, kardeş diyenler ve aramızdan su sızmaz diyen sözde dostlar, seçim öncesinde pazara çıktı ve çok ucuza satıldı.
Bir makam veya bir unvan uğruna birbirleriyle aralarını bozan insanlardan belediye başkanı olunca halkın mesela bozulan yollarını düzeltmelerini beklemek herhalde çok akıllıca olmasa gerek. Ancak mesele sadece onların böyle menfaat için kapışması değil. Asıl mesele seçmenin bu durumu ne kadar önemsediği.
Çünkü onlar aralarında ne yaparsa yapsın ben oyumu yine onlara vereceğim diyenler ideolojisini önemsediği kadar imarı, bakımı, temizliği, doğruluğu, dürüstlüğü önemsememiş olacaktır. Bu yaklaşım, maalesef bu ülkede on yıllarca geri kalmışlığın asıl sebeplerinden birisi oldu. Aynı ideolojiye inanan kimselerin kendi aralarındaki ilişkileri onlardan gelecek fayda için ipucu değilse, insanlar, neye göre ve nasıl teşhis edilecek?
‘Filan kimse makam ve mevki için en yakınındaki kimseleri reddetmiş’ diyecek, sonra da onun vefakar ve fedakar olduğunu iddia ederek ona oy vermeye çağıracaksınız. Evet bu durum herhalde ‘Siz nasılsanız öyle idare edilirsiniz’ hakikatiyle ancak izah edilebilir.
İletişim araçlarının gelişmesi ve yaygınlaşması elbette toplumun birçok konuda bilinç ve uyanıklığını artırmıştır. Dolayısıyla arka planı eskiden yakinen bilinmeyen kişilerin, grup ve partilerin, bugün çok fazla saklanamadığı veya yaptıklarını gizleyemedikleri meydandadır. Körü körüne onaylama, itaat etme aklın kabul edeceği bir tutum değildir.
Kaldı ki bir halkın birçok işinin teslim edileceği kişinin seçilmesi vebali ağır olan bir mesuliyettir. Bir il veya ilçenin belediye başkanlığını, liyakati olmayan kimselere sırf ideoloji veya fikir ortaklığı nedeniyle ciddi bir emaneti teslim etmek anlamına gelecek bir oy kullanımı yarın mahşer gününde hesabı zor verilecek bir iştir. Belediyeler baştan sona emanettir.
Bilinçli seçmen olmak, seçeceği kimsenin sadece hangi fikirde, hangi partide olduğunu bilmek değildir. Onun nasıl bir imana ve ahlaka sahip olduğu, çevresiyle ilişkileri, yönetme kabiliyetine sahip olup olmadığı, hizmet aşkı, insanıyla, sokağıyla, taşıyla toprağıyla şehrin sorunları, ıslahı ve imarıyla ilgili ne kadar dertli göründüğü, helal ve haram konusundaki hassasiyeti gibi konularda vicdanı rahatlatmayan, güven vermeyen ve hayat karnesi kırık notlarla dolu olan adayları; değil seçmek, onlardan ve yollarından uzak durmaktır.
Ve bilinçli seçmen olmak, verdiği ‘oy’un at yarışında bir ata, ya da Spor Toto’da bir takıma oynamak kadar basit bir iş olmadığının ve hesabının çok ağır olacağının şuurunda olmaktır.