Demokrasinin dilimizdeki karşılığı halk idaresidir. Türkçe Sözlük'te ‘halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi…’ olarak demokrasi açıklanmıştır. Aynı sözlükte ‘cumhuriyet’ için ise şöyle denilmekte: ‘Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi.’ Demek ki seçim süreci sonunda seçilecek milletvekilleri milletin egemenlik haklarını temsil edecek, kendilerine yasa ile tanınan sınırlı süre sonunda yine millete döneceklerdir.
Seçildikleri dönemde millet adına kararlar alacak, uygulayacaklardır. Millet adına alınacak kararlarda milletin çıkarlarını gözetmek, milletin mutluluğunu düşünmek en önemli bakış açıları olacaktır. Bu noktada bilinçli bir seçim önem kazanmaktadır. Bilinçli seçimi ise bilinçli seçmenler gerçekleştirir.
Daha önce oy verdiği partiye bağlı kalmak bir onur, bir dürüstlük, bir kişilik ölçüsü değildir. Döneklik hiç değildir. Ülkem için en doğru olanı yapmak zorundayım düşüncesi baskın olmalıdır. Siyasi parti seçerken seçilecek partinin ülke sorunları için ürettiği çözümleri, hazırladığı tasarıları da gözden geçirmek zorundadır seçmen.
Parti seçiminde bizde hastalık derecesine varan bir inanış, bir anlayış vardır. Partiye değil genel başkana bakılır. Seçilecek parti, genel başkandan ibaret değildir. Partiler her şeyden önce bir ekiptir. Bu ekip içinde birçok genel başkan adayı da vardır. Nitekim ölen veya görevinden ayrılan genel başkanlar yerine hep yenileri seçilmiştir. Elbette genel başkan çok önemlidir; ancak belli bir düşünce etrafında ülkeye hizmet için örgütlenmiş siyasi parti de önemlidir. Bu yüzden genel başkanı beğenmeye veya beğenmemeye takılıp kalmak seçmen açısından yanıltıcı sonuçlar doğurabilir.
Bilinçli seçmenin göz önünde bulundurması gereken bir diğer nokta aday seçimidir. Bu noktada partilere düşen görev, halkın beğenisini kazanmış kişileri aday yapmaktır. Bilinçli seçmen olabilmek için önce Türk kültürünün özelliklerini bilmek gerekir. Seçilen temsilcilerin en önce ve her şeyden önce bizi biz yapan değerlerden haberli olması gerekir. Öyleyse seçmenin göz önüne alması gereken ilk ölçüt, seçtiği kişinin kendi değerlerini taşıyıp taşımadığı husustur.
Bilindiği gibi bir milleti yaşatan, milletin sürekliliğini sağlayan ve milletleri mutlu eden kültürleridir. Daha açık söylemek gerekirse seçilecek kişiler seçenlerin diline, töresine, tarihine, inançlarına, zevk ve eğilimlerine sahip kişiler mi, bu değerleri önemseyen ve bunlara bağlı kişiler mi hususu gözetilmelidir. Bilinçli seçmenin ilk önem vermesi gereken ölçüt millî kültürdür.
Bilinçli seçmenin seçimde ikinci dikkate alması gereken nokta seçeceği adayın donanımlı olup olmamasıdır. Bir başka deyişle nitelikli aday önemlidir. Bu noktada seçmenin adayın aday olduğu andan önceki hizmet ve eserleri konusunda bilgisi olması önem kazanır.
Yine bu konuda seçilecek adayın Türk kültürüne yaptığı hizmeti, bilinçli seçmenin mutlaka öğrenmesi gerekir ki seçildikten sonra adayın kendine hizmet edeceği hususunda bir tereddüdü olmasın. Bu konuda Atatürk'ün şu sözünü de hatırlamak yerinde olacaktır: “Yöneticiler, iktidara saltanat sürmek için değil, millete hizmet için getirilmişlerdir.”
Bilinçli seçmenin üzerinde durması gereken son nokta seçeceği adayın halkın dertleriyle, yoksulluğu, işsizliği, çaresizliği ile ilgilenip ilgilenmeyeceğini öğrenmektir. Bu konuda en önemli ölçü Hz. Ömer'in "Fırat kenarında bir koyunu kurt boğazlasa hesabı Ömer'den sorulur" sözüdür. Bu duyarlıkta olmayan bir adaya oy veren bir seçmen bilinçli seçmen olamaz. Bilinçli/kaliteli seçmenin, aday ve milletvekili de kaliteli olur... Ve kaliteli seçmenlik köylü kafasıyla “Amanın kurban olurum, kölen olurum!” demeyle olmaaaaz...!