Bülent Arınç'ın kadınların kahkaha atması ile ilgili görüşlerine başta kadın dernekleri olmak üzere pek çok kadın hakları savunucusu kuruluşlar pek çok kızdı. Bu kızgınlığı ne denli anlamsız bulduğumu ifade etmek için kaleme alınmıştır bu yazı.
Bu memlekette;
Halen mitinglerde kadın-erkek ayrı ayrı gruplarda yer alıyor,
Tatil köyleri haremlik-selamlık yapılıyor,
Şehirler arası yolcu otöbüslerinde "kadın yanı" diyerek bilet kestiriliyor,
Şehir içi toplu taşıma araçlarında kadın-erkek ayrı ayrı taşınmak üzere aralıklarla Belediye Başkanları seslerini yükseltiyor,
İftar çadırlarında kadın-erkek ayrı ayrı oturuyor,
Misafirliklerde pek çok evde kadınlar ayrı erkekler ayrı misafircilik yapıyor,
Kına gecelerinde kadınlar ayrı salonda göbek atarken erkekler ayrı salonda sohbet ediyor,
Erkek evde ise kadınlar eve girmiyor,
Orman Bakanı "evde yapacak iş kalmadı mı!" diyerek kadının iş hayatında ne işi var! mesajını veriyor,
Kadın gazetecilere kızan bir yetkili "bacak aranızı çekerim ha!" diyerek tehdit ediyor,
Bir hakim "kadın iş yerine çet yapıyormuş" diyerek kadını 7.000tl tazminat ödemeye mahkum ediyor,
Evlilik öncesi kızlık zarı muayenesi halen çok yaygın,
Çok uzaklarda değil Çekmeköy'de bizim arka sokakta adam gün içinde işteyken kadını kapıdan dışarı adım attırmıyor,
Yeni yapılan lüks muhafazakar evler her bir odada tuvalet ve banyo olacak şekilde inşaa ediliyor, kısaca 4 kadın 1 evde,
Belli cemaat ve dini grupların yaptırdıkları liselerde kız-erkek öğrencilerin ayrı oturması hiç yadırganmıyor,
Taziye ziyaretlerinde kadın-erkek ayrı oturuyor,
Muhafazakar olmayan lüks herhangi bir otel herhangi bir gece bir nişan ya da düğün için muhafazakar bir grup tarafından kapatılmışsa kadın-erkek arasına paravan çekme haberleri artık sıradan sayılıyor,
Kapıdan başını dışarıya çıkaramayan muhafazakar kadınlar cemaat mensupları için binlerce dönümlük bostanlarda çalışmaya 1.000 km'lik yolu teperek kadın başına gidiyor ve gerektiği kadar kalıyor,
Boğaz'da içki içilmesin diye en lüks lokantalar iktidardan menfaat sağlayan maskeli iş adamlarınca alınıp, içkisizleştiriliyor,
Kadının eteğinin boyuna, eşarbının rengine, ayakkabısının topuğuna halen kocası karar veriyor,
Ramazan Sohbetlerinde halen "kadın sesi haram mı?", "Kadından Başkan /Lider olması mübah mı?" Soruları yöneltiliyor.
Ve daha yüzlerce yaşanmış örnek.
Bizim gibi Araf'ta bir toplumda dînin kurallarına göre yaşamak ya da Bodrum'da köpük banyosu eşliğinde kendinden geçercesine dans edip, sevgiliyle öpüşmek doğal olarak yadırganıyor.
Oysa Türkiye AB Bakanlığını ihdas ederek giderek muhafazakarlaşan tek Orta Doğu ülkesi.
O halde İslami gelenekten gelen iktidar partisi mensuplarının kadın kahkasını hoş karşılamamasını eleştirmek doğru olmadığı gibi Bodrum'da sırf meme uçları ile edep yerini kapatan bikini giyen kadınları ayıplamak da doğru değil.
Belki bir kesim geleneğini korumaya çalışırken bir diğer kesim de bu gelenekselleşme/İslamileşme dayatması karşısında modernleşmeyi dayatmay çalışıyordur...
Bırakın da isteyen istediği gibi yaşasın.
Her şey geçer de bu ekilen ayrılık tohumları nasıl kurutulur, bilemiyorum...