Çekmeköy Esnaf ve Sanatkarlar Derneği Başkanı dostum Müslüm Erdem uzun zamandır davet ediyordu, gitmek kısmet olmamıştı, dünkü toplantılarına katıldım. Daha önce, gezi olaylarında, kuzey ormanları meselesinde Çekmeköy Halk Meclisi'nin ses ve eylemlerini duymuştum. Dışarıdan izleyip, kabaca fikir sahibi olmaktan, dahil olup, bizzat bilgi sahibi olmak her zaman daha sağlıklıdır.
Toplantıda enteresan bir topluluk vardı. Türkiye Komünist Partisi Çekmeköy İlçe Örgütü'nden temsilciler, Özgürlük ve Demokrasi Partisi üyeleri, CHP Çekmeköy İlçe Örgütü'nü temsilen şahıslar, Eğitim-Sen temsilcileri, Çekmeköy Esnaf ve Sanatkarlar Derneği bazı YK üyeleri ve Çekmeköy Halk Meclisi temsilcileri toplantıdaydı. Toplantının temel konusu "Okuluma Dokunma" idi. Çekmeköy ilçesi dahilinde yer alan bazı okullarda açılan İmam Hatip sınıflarını protesto etmek, sözlü karşıtlıklarını fiiliyata dökmek, adım adım faaliyet başlıklarını belirlemek ve eyleme geçmek için herkes fikrini ifade etti. Benzer grup kompozisyonunu İşçi Partisi, TKP ve BDP / HDP yapıları kapsamında da gözlemlemiştim; ideolojik adanmışlık, eyleme geçme telaşı ve idealizm.
Tüm katılımcıları dinledikten ve toplantı bittikten sonra dört sonuca vardım:
Vardığım sonuçlardan birincisi; 10 yılı aşkın bir süredir Türkiye'yi yöneten iktidar partisinin bazı kesimlerce benimsenmeyen, anti-demokratik ve İslamcı olarak tanımlanan tüm icraatları farklı ideolojik taban ve kültürel dünya görüşüne sahip ne kadar kişi, örgüt ve odak varsa hepsini temel bir hedef çevresinde birleştirmeyi
başarmış olmasıdır. Artık anti-kapitalist müslümanlar, Tüsiad, Eğitim-Sen, Türkiye Gençlik Birliği (TGB), Barolar Birliği, Türk Tabipler Birliği, Türk Kadınlar Birliği, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği, Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odası (TMMO), Alevi Dernekleri, HDP, ÖDP, TKP, İP, CHP, Kadın Partisi ve diğer pek çokları, tabanlarını ve destekçilerini kaybetmemek uğruna farklı lehçelerle dahi olsa aynı dilden konuşuyorlar. Bu dil yaralı olduğu için keskin ve kararlı. Tüm bu kanatların ortak hedefi iktidar partisinden kurtulmak. Yöntem ve aktörler farklı ancak hedef aynı.
Vardığım ikinci sonuç ise aynı hedefe kilitlenmiş, organizma olarak farklı ancak akıl olarak benzer bu grup, örgüt, kurum ve şahısların hiç bir şart ve koşulda bir araya gelememiş ve gelemeyecek olmalarına ilişkin. Türkiye'nin doğusundan batısına farklı coğrafyalarda aynı hedefe kilitlenmiş bu insanların bir araya gelmek gibi büyük bir lüksleri, eşsiz bir şansları olmasına rağmen bu işi başaramamalarının tek nedeni olsa gerek; bir türlü törpülenemeyen egolar. Galiba bir insanı egosu değil ancak aklı yönettiği sürece başarı hak vegerçek oluyor.
Vardığım üçüncü sonuç ise; iktidar partisinin varlığına, icraatlarına ve Türkiye Projesi!ne karşı olan bu grup, örgüt, kurum ve şahısların sayısının iktidar partisinin varlığını, icraatlarını ve Türkiye Projesi!ni destekleyenlerin sayısından hayli az olduğu ve çoğalmayacağı. Galiba Türkiye toplumu bu. Dindar iktidar partisinin sunduğu kimine "az ama yeter, kimine ise çok ama yetmez" fırsatlardan nemalanmaya devam etme arzusu ve güce/güçlü olana meyletme alışkanlığı kitlelerin siyasi tercihlerini belirlemeye devam ettiği sürece bu iktidarın destekçilerinin azalmayacağı aksine artacağının somut göstergesi. Hal böyle iken "rahatsızların" "rahatlar"ı sayıca geçmeleri, olağan dışı bir gelişme olmadıkça, mümkün olmayacak.
Vardığım dördüncü ve son sonuç ise; halen ideallerine tutkulu bazı grup, örgüt, kurum ve şahısların tüm olumsuz girdilere rağmen varlıklarını büyük bir kararlılıkla devam ettirmelerine ilişkindir.
Çekmeköy Halk Meclisi'ni oluşturanlar da bu idealistlerden bazıları.
İyi ki varlar ve güçlenerek var olmaya devam etsinler, yoksa umutları tükenmişlerin vay haline...