Çekmeköy Mimar Sinan Mahallesi Muhtar Adayı Yadigar Aslan
Yadigar 1968 Sivas Kangal doğumlu, 1984’de İstanbul’a gelmiş. Ancak, ilkokul 4. sınıfa dek okuyabilmiş. Aslında hayatını şekillendiren de bu son olmuş. Kız çocuklarının okutulmasına öncelikle aile içinde başlamış. İmkansızları imkanlılar kadar şanslı kılabilmek için uğraş da bu zaman dilimine denk düşmüş.
1992’de evlenmiş. Bir yandan 3 kız evladını kültürel açıdan donatmaya çalışırken diğer yandan da yaşadığı semtin kız, erkek tüm evlatlarına ve muhtaçlara dokunmaya kısaca imkansız hayatlara değmeye başlamış. 11 yıl okul aile birliği başkan yardımcılığı eş zamanlı olarak da Mazhar Amca’nın yanında 8 yıl yatılı ev işçiliği, evlerde çocuk bakımı, 5 yıl evde fason işçilik, 4 yıl evde değişik ürün üretimiyle pazarlaması, halen evde yemek yapımı ve satırlara sığmayan onlarca hikaye.
Şimdi Yadigar yine aynı Yadigar ama bu defa hayalleri kocaman “her kadın emeğini kullansın, gelir elde etsin” diyor, “kadınlar en az erkekler kadar güçlü olsun” diyor, “kız çocukları ‘çocuk gelinler’ olarak değil, güçlü kadınlar olarak başlasın hayata” diyor.
Yadigar ile bir dostum vasıtasıyla tanışmıştım. İlk izlenim hürmetkarlığı ve doğallığı olmuştu. Siyah uzun saçlar, kara gözler, sımsıcacık ve daimi bir gülümseme. Sonraki günler her zaman olduğu gibi ya yeni tanıdığın biriyle yola devam etmek ya da etmemek için geliştirilen ortak paylaşımlar, denemeler ve elde kalan yaşam tecrübesi.
Koskoca bir mahalleyi yakından tanıma, imkansız insanların hayatlarına grime fırsatı. Bir futbol topunun, kış ortası bir bebe montunun, bir çocuk ayakkabısının, bir şarjlı oyunca arabanın, bir sinemanın, bir paket unun, bir gülümsemenin bazı insanlar için ne denli önemli olduğunu fark etmenin dayanılmaz yükü ve akabinde sorumluluğu.
Yaralı bir fareye duyulan sevgi, sokaktan gelen bir köpeğe zamanla gelişen bağlılık, kendinden daha imkansız olana karşı yapılan fedakarlık, kendine emeği geçene duyulan minnet ve vefa. Ölümlerde-düğünlerde-bayramlarda kısaca hem yoklukta ve acıda hem de sevinçlerde yoktan var edilende, yaşamın her anında dostça bir kenetlenme. Din, dil, ırk ve mezhep ayırımı gözetmeksizin vicdansızı hoşgörme, vicdan sahibini ise sımsıkı kucaklama. Bir çocuğun mahlledeki her hanenin evladı olması, bir yetimin tüm mahalle tarafından kayırılır olması ve bir yatalak ninenin mahallenin ortak vicdani sorumluluğu olması.
Hayatlara girdikçe Yadigar’ın bu hayatların içindeki payını gözlemlemek. Gece-gündüz hiç durmayan telefonlar : “…bey yarın inşaata çalışmaya gidecek bir ayakkabı var mı…”, “…bizim oğlan hırkayla üşümeye başladı bir mont bulsan…”, “…kızı ücretsiz olarak bir anaokuluna yazdırabilsek, benim otistik oğlanı taklit ediyor, hiç konuşmuyor…”, “…rehabilitasyon merkezinin sahibiyle konuşsan da ana-kız gidip-gelseler…”, “…Yadigar abla ev yandı, hiç bir şeyleri kurtaramadık, etraftan ne eşya toplayabilirsek razıyız…”, “…Cerrahpaşa’dan %95 engelli raporum var, bir soruştursan galiba engelli maaşı bağlanabiliyormuş…”
Ne hikaye ne ajitasyon, bire bir şahidim ve sürecin içindeyim.
Kapı kapı dolaşıp, oy isteyen, cenazelere otöbüsler kaldıran, para verip diğer bazı adayları adaylıktan vazgeçirten bazı muhtar adayları acaba buna benzer tek bir hayata dokunmuşlar mıdır? Ve yine yıllardır muhtarlık yapan ve makamında hiç bulunmayan Şevki Güreli bugüne dek bir yoksulun-çaresizin-muhtacın kapısını çalmış mıdır?
Destekleyin, bu defa Mimar Sinan Mahallemize Yadigar Aslan gibi kocaman ana-kadın yüreği girsin.