Bilindiği gibi 17 Ağustos 1999 depreminden sonra deprem anında kaçış alanı olarak kullanılmak üzere ilçelerde yerler tespit edildi. Ne var ki yalpan araştırmada bu vatandaşlara ayrılan yerlere AVM ve site yapıldığı ortaya çıktı. Son ege depremi insanlarda yine İstanbul merkezli Marmara depremine akıllara getirdi. Getirdi de sanki bugüne kadar önlem mi aldık? Ne gezer…
Ege Denizi’ndeki 6.5 büyüklüğündeki deprem korkulu anların yaşanmasına neden oldu. GSM şebekeleri ve Kandilli Rasathanesi’nin internet sitesi yoğunluktan dolayı çöktü. Deprem anında ne yapacağımızı bilmediğimiz için 266 kişi yıkılan bir yapı olmamasına rağmen yaralandı. Oysa 1999’daki Marmara Depremi’nden sonra kollar sıvanmış, depremle yaşamak için hazırlıklar başlamıştı.
Depremden iki yıl sonra hazırlanan ‘Afet Planı’na göre deprem anı ve sonrasında kaçış için 480 nokta çadır kent alanı olarak belirlenmişti. 17 Ağustos depreminden sonra İstanbul Valisi Erol Çakır’ın talimatı ile ‘İl Afet Merkezi’ kuruldu. 15 kişilik kurul, depremden sonra çadır kurulabilecek 39 ilçede 480 nokta belirledi. Ancak aradan geçen zaman içinde halkın toplanma ve çadır kurulma alanları olarak tespit edilen yerler 2009’da 280’e ve ardından 2010’da 240’a indi.
Özellikle devlete ait araziler aradan geçen zaman içinde imara açıldı. 2012 yapılan resmi açıklamada 30 ilçede toplam 315 toplanma alanına 198.253 çadır kurulabileceği belirtildi. İBB’nin web sitesinden de silinen planda yer alan 480 kent alanında şimdilerde alışveriş merkezleri, rezidanslar ve oteller var. Bazılarında ise devlete ait resmi binalar yükseldi. Şöyle bir Kadıköy tarafına uzanın…
Bostancı’da ayrılan Pragon Rezidence, Kozyatağı’nda Baytur Kozyatağı evleri, Merdivenköy’deki Çocuk Esirgeme Kurumu’nun 100 dönümlük arazisine ise bin 650 çadır kurulması planlanmıştı. Ancak bu arsa da ihaleyle Avusturyalı Meinl European’a satıldı. - Üsküdar’da Devlet Malzeme Ofisi’ne ait 120 metrekarelik arazi çadır alanıydı ancak orada şu anda Medeniyet Üniversitesi’nin inşaatı devam ediyor. Kadıköy’deki Kuşdili Çayırı (Eski salı pazarı arazisi). Burası Kadıköy’de deprem sırasında buluşma ve sığınma alanı olarak kullanılabilecek en önemli yer.
Sit alanı olmasına rağmen buranın bir alışveriş merkezi vs şekilde betonlaştırılması için yoğun çaba sarf edilmekte. Ataşehir, Ataköy, Bahçeşehir gibi yerleşim alanlarının ortak donatı ve yeşil alanları da ortadan kaldırılıyor. Ümraniye aynı durumda… Keza Avrupa yakası aynı durumda. Hemen her yerde rezidanslar yükseldi ve de yükselmeye devam ediyor… Örnekler saymakla bitmez…
Deprem bilimciler ise olabilecek İstanbul depremi konusunda çeşitli bilgiler veriyor…İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, “17 Ağustos’ta oldu zaten. Gereken fazla enerji, beklediğimiz deprem kırığının üzerine bindi. 17 Ağustos’ta çok daha büyük deprem olduğu halde her tarafı kırıp geçirmedi. Şimdi Yunanistan yakınlarındaki 6 büyüklüğündeki depremde niye böyle bir şey olsun?
O kırmadıktan sonra böyle bir tetiklenme olayı yok. Sadece enerjinin bir kısmının önündeki faya yığılması... Bunu kendi başına bağımsız ama Kuzey Anadolu fayıyla alakalı düşünmek lazım” diyor. Çok korkuyoruz ama korktuğumuzla kalıyoruz… Depremde yıkılan bina olmamasına rağmen 266 kişinin yaralanmasıyla ilgili olarak Afet Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Kubilay Kaptan, “İki yıl önce yapılan bir araştırmada ülke olarak en çok depremden korktuğumuz ortaya çıktı.
Ancak korku olmasına rağmen başka bir araştırma, yüzde 95 oranında kendimizi depreme hazır hissetmediğimizi ortaya koydu. Bunun nedeni ise toplumun deprem için hiç bir hazırlığının bulunmaması. Kendilerinin ve devletin deprem için hazır olmadığını bilen toplum korku ve paniğe yöneliyor. Yaşadığımız güçlü olmadığı halde binasına güvenmeyen vatandaş ya kendisini aşağıya atıyor ya da panik halinde kaçınca yaralanıyor” dedi. Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce ise, “Evleri kötü olanlar hızla kentsel dönüşüm olayı olmalı ki siz buradan kurtulasınız’ diye sanki öyle bir şey oldu gibi düşünüyorum. Tarihe geçti bu ama iyi sallandık”! dedi.
AKUD Başkanı Nasuh Mahruki ise daha bir gerçekçi konuşarak, “Zaten depremler öldürmez, depremlere uygun inşa edilmemiş binalar öldürür. İstanbul’daki tüm binalar bu bölgede yaşayabilecek en yüksek şekildeki depreme hazır hale getirilirse ancak o zaman hazır olduğumuzu söyleyebiliriz. Kentsel dönüşüm filan yok İstanbul’da.
Belki yıkılıp yapılan birkaç bina var ama 1999’dan 2014’e kadar 15 yıl geçti. Biz bu 15 yılda İstanbul’un beşte birini yani yüzde 20’sini yıkar yeniden yapardık. Kalan yüzde 80’ini de parça parça hallederdik önümüzdeki süreçte. Ancak bunun yerine her yere gökdelenler dikildi. Yeşil alan olarak ayrılan birçok yerde imar değişiklikleriyle kocaman binalar yapıldı.
Çünkü asıl rant arazi İstanbul’da…Mezar alanları bile kalmadı. Depremde ölecek insanları gömecek yer de kalmadı…Denetleyen filan yok” diyor…
Pekii, yıllarca cep telefonlarından deprem vergisi ödendi. Ama bu paralarla yol yapıldı. Böyle şey olur mu? Tabii ki yol da yapacaksın. Belediyelerin görevi. Ama para kaynağı deprem vergileri değil… Yol yaptık gitti diyorlar peki kaç para toplandı, denetleme yapıldı mı, kim ne kadar nereye para harcadı bilmiyoruz. Türkiye artık denetlenmiyor maalesef. Son yolsuzluk olayları açıklandı. Bakın kapandı gidiyor… Burası Türkiye… Böyle gelmiş, böyle de gidiyor… Kimse de düzeltemez… Ta ki beyinler düzelmedikçe… O da olmayacağına göre yine işler Allaha kalıyor…