Türk kadını öğretilmiş çaresizlik kavramına alıştırılmak üzere doğar.
8-10 yaşına vardığında ev işlerine yardımcı, küçük kardeşlere destekçi olmaya başlar.
12'sine geldiğinde kız kısmının ortalıkta fazla dolaşmayacağını, erkeklerden ayrı bir canlı olduğunu farkeder.
15'inde "erken kadın" olur. Kapanır, yemek, bulaşık, temizlik ve pazar ana ile paylaşılır.
18'inde kocalanmak için yaş gelmiştir.
Etrafta Cuma'ları aksatmayan bir 20'lik akraba, eş-dost bulunup, baş göz edilir.
Böylece sofradan 1 tabak eksilmiş olur.
En geç bir sene, çoğu zaman 9 ay 10 gün sonra bir bebe gelir.
Dünyaya gelen kız ise erkek pırtlatana dek gebe kalmaya devam eder.
Sonra başlar geçim sıkıntısı.
Çocuklar elden gelenle avutulur.
7 kişilik sofra 3-5 kuruşla hep kuru kalır.
Adamın gömlek cebinde Marlboro, sağ pantolon cebinde borç harç alınan milyarlık cep telefonu, sol cepte ise kadın ve çocuklara kalan ve hiç bir zaman yetmeyen 3 kuruş rızık.
Evde ise adeta babadan miras kalanı korumaya çalışan koca dayağı.
Orası burası patlar susar, oturur.
Anası da hep susmuştur.
Sonra evden, kadından, çocuklardan ve geçim sıkıntısından bunalan adam dost tutar.
Kalan 3 kuruş rızık da bu kadına gider.
Sonra kadın biraz güçlüyse bu öğretilmiş çarezizlikle yaşamaya devam eder.
Güçlü değilse, "öbür dünya"ya rahat etmeye koşar.
Bu fakir ailenin kadın aktörünün yazgısıdır.
Orta halli aile kadınının durumu da pek farklı değildir.
Yine erken evlenir.
Kocası istemediği için işten ayrılır.
İş-güç yemek, çamaşır, bulaşık, çocuklar, adamın kadınları falan derken ömür biter.
Lüküs kadın da ayrı bir davadır.
Kendi gibi varlıklı bir koca ister, evlenir.
Diplomalı olsa da çalışmaz.
Dernek, vakıf, sosyal faaliyet, spor, botoks, lipo falan işleri, çocukların İngilizce, tenis, kayak, Teog, üniversite kursları derken ömür biter.
Sona geldiğinde ise yerçekimine karşı pes etmiş bir beden, zengin çevreden kalan 1-2 kişi, onca uğraşa rağmen bir halt olamamış çocuklar ve adamın genç sevgilisidir elde kalan.
Türkiye ve benzeri geleneksel değerleri kutsayan ülkelerde kadının yazgısını değiştirecek olan iki temel unsurdur Eğitim ve Siyaset.
Kız çocuk ya aldığı eğitimi aklıyla yuğurarak kendisine farklı bir yaşam sunmak için temel araç olarak kullanır ya da bireysel çabadan daha etkin ve kısa sürede sonuç veren siyaset aygıtını kullanır.
Siyasette kadın varlığının çokluğu demek;
Öğretilmiş çaresizliğe boyun eğmeyen kadın demek,
Erkekle eşit haklar talep eden kadın demek,
Bilinçli kız çocuklarının yetişmesi demek,
Kendi bedeni üzerinde tek söz hakkına sahip kadın demek,
Kadının temel insan haklarını koruyan ve kollayan kadın demek,
Toplumda Eşit cinsiyet rollerini yerleştiren kadın demek,
Ve siyasette adalet demek.
EĞİTİM, SİYASET, KADIN
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.