Türk gençliği geleceğe güven ve umutla bakamıyor. En başta işsizlik had safhada…Türk gençliği şu anda biraz ümitsizliğe kapılmış durumda… İşsizliğin artması ve ekonominin zor durumda olması gençlere ümit vermiyor. Bu açıdan psikolojik sorunlar da büyük ölçüde arttı. Günümüz genç kuşakların uyuşturucu, internet bağımlılığı, şiddete yönelme gibi konularda risk altında olduğu hep vurguladığımız bir gerçek. Ancak bunun Ermenistan ve İsrail’e göre Türkiye’de ilk sırada olmasının özel bir gerekçesi nedir anlaşılamıyor… “Ya sev ya tek et- Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” gibi önce korku duygusu uyandırıp, sonra kendi ırkının üstün ırk olması ile yalancı bir rahatlık veren eğitim sistemimizi değiştirmemiz gerekiyor. Toplumumuzun çoğunluğunu sağ veya sol kültürel olarak muhafazakâr kitleler oluşturuyor. Kültürel muhafazakarlıkta yaşam tarzı korkuları vardır. Bu kitlelerde korku duygusunun eğitim sistemimizin demokrasi vurgusu yetersizliği nedeniyle devam ettiğini biliyoruz. Güncel siyaseti sadece politika olarak yeterli gören, gelecek kuşakları korumaya, insani ve sosyal değerlerimizi güçlendirmeye yeterli kaynak ayırmayan siyasilerimizin vebal altında olduklarını da hatırlatmak gerekiyor. Anne babalar endişelenmesinler çocuğunuz evi ve sizi seviyorsa yanlış yapsa da tekrar dönüyor. Siz çocuğunuzla sağlıklı iletişim kurabiliyorsanız sorunlar bir şekilde çözülüyor. Endişelenmeyelim ama dikkatli olalım ve kesinlikle insanı ayakta tutan en temel duygu olan ümit duygusunu yitirmeyelim. Özellikle Batı diye tabir ettiğimiz büyük şehirlerde, gençlerin büyük bir kısmı aileleri ile yaşamak yerine, dışarıda arkadaş zannettiği kişilerle bazen evlerde, bazen parklarda kısaca sokakta yaşamayı tercih etmektedir. Bilerek veya bilmeyerek sokaktaki her türlü ahlaksız sorunlarla karşılaşabilmektedirler. Suça karıştıkları için birçoğu daha genç yaşlarında hapishane köşelerinde çürümeye terk edilmişlerdir. Özellikle son zamanlarda medyaya fazlasıyla yansıyan Bonzai adındaki zehrin, bir diğer adıyla beyaz ölüm de denilen uyuşturucu maddesine gençlerin gittikçe müptela olmasıdır. Basına yansımadıkça, görülmeyen, görülmek istenmeyen bu tablo karşısında duyarlı vatandaşlar haliyle ciddi anlamda endişe duymaktadırlar! Ya kendi çocukları da bir şekilde bu ve benzeri illetlere bulaşırlarsa ne yaparlar? Sadece sorun olduğu zaman yapılacaklar sınırlıdır hatta bazen tabiri caizse iş işten geçmiş olabiliyor. O yüzden çocukların eğitimine daha küçük yaşlarda aileden başlamak gerekir, anne ve babalar özellikle kız çocuklarına karşı daha hassas davranmalıdır...