15 milyonluk megakent İstanbul, modernleşmeye, çağdaşlaşmaya çalışıyor. Zaman zaman başarıyor da… Ne var ki son yıllarda diğer büyük kentlere olduğu gibi İstanbul’a da göçler oldu. Nüfus arttı. Karmakarışık bir insan topluluğu dört bir yanı sardı. Artış beraberinde birçok sorunu da getirdi.
Göç sorununda başlıca neden olarak işsizlik görülüyor. Ülkemizde her alanda işsizlik büyük bir sorun. Yıllarca çalışan birçok fabrika, üretimlerini durdurmuş veya kapısına kilit vurmuş durumda. İnsanlar yeni yerleşim yerlerinde, yeni arayışlar peşinde koşarak ailelerini geçindirmek için ciddi mücadele vermekte.
Ülkemiz genelinde büyükşehirlerde yaratılan eğitim ve iş imkânlarının Doğu bölgelerimizde de yaratılması, yeni iş istihdamlarının oluşturulması ile hem bölge ekonomik olarak kalkacak hem de okula gidemeyen birçok çocuk okuma imkânı bulacak.
Altyapı, trafik ve çarpık kentleşme sorunlarının hala çözülememesi de olası İstanbul depreminde kayıpların artmasına neden olacak. Bir damla yağmur yağması ile kilitlenen bir trafikte hangi doktor hastasına yetişebilir, hangi itfaiye yangını söndürebilir? Tabii olarak bu durumda hiçbir yardım ihtiyaç duyulan yere ulaşamayacak.
Çarpık kentleşme, altyapı, trafik, göç ve deprem sorunlarının yarattığı psikolojik travma, yaşam kalitesini ve verimliliğini düşürdüğü gibi ekstra yük ve maliyet de getiriyor. Marmaray Projesi adı altında, ulaşıma çözüm olarak sunulan proje tamamlanmadan, üçüncü köprü projesinin gündeme gelmesi de sorunlara ne derece uzak olduğumuzu gösteriyor.
Sonuç olarak; başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerin sırtına yüklenmiş olan ekonomik, sosyolojik ve eğitim yüklerinin planlı ve projeli dağıtılması gerekiyor. Şehirlerin yükünü hafifletmek nüfus yoğunluğunun kontrolünü sağlamaktan geçiyor. Kendi memleketinde eğitim alan ve iş imkânı bulan, alıştığı ortamda yaşamını süren bireyler daha mutlu ve verimli olacak. Bu sayede toplumsal mutsuzluk ortadan kalkacak.