Son yıllarda göç sorununda başlıca neden olarak işsizlik görülüyor. Ülkemizin her alanında işsizlik büyük bir sorun. Yıllarca çalışan birçok fabrika üretimlerini durdurmuş veya kapısına kilit vurmuş durumda.
İnsanlar yeni yerleşim yerlerinde yeni arayışlar peşinde koşarak ailelerini geçindirmek için ciddi mücadele vermekte.
Büyük şehirlerde yaratılan eğitim ve iş imkânlarının Doğu bölgelerimizde de yaratılması, yeni iş istihdamlarının oluşturulması ile hem bölge ekonomik olarak kalkacak hem de okula gidemeyen birçok çocuk okuma imkânı bulacak.
Altyapı, trafik ve çarpık kentleşme sorunlarının çözülmemesi de olası İstanbul depreminde kayıpların artmasına neden olacak.
Tek bir damla yağmur yağması ile kilitlenen bir trafikte hangi doktor hastasına yetişebilir, hangi itfaiye yangını söndürebilir? Tabii olarak bu durumda hiçbir yardım ihtiyaç duyulan yere ulaşamayacak.
Telefonların dahi çalışmadığı, hastane gibi önemli sağlık ve güvenlik kurumlarının depreme dayanıklı olmaması ve yeterli önlemler alınmaması verilebilecek kayıpların ne derece korkunç olacağını açıkça ortaya koymakta.
Çarpık kentleşme, altyapı, trafik, göç ve deprem sorunlarının yarattığı sorunlar yaşam kalitesini ve verimliliğini düşürdüğü gibi ekstra yük ve maliyet getiriyor.
Sonuç olarak; başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerin sırtına yüklenmiş olan ekonomik, sosyolojik ve eğitim yüklerinin planlı ve projeli dağıtılması gerekiyor. Özellikle büyük şehirlerin yükünü hafifletmek nüfus yoğunluğunun kontrolünü sağlamaktan geçiyor.
Nüfus planlamasının yapılması şart. Kendi memleketinde eğitim alan ve iş imkânı bulan, karnını doyuran, alıştığı ortamda yaşamını sürdüren bireyler daha mutlu ve verimli olacaktır.
Bu sayede toplumsal mutsuzluk ortadan kalkacaktır.