İstanbul çok büyük bir metropol… Nüfus 15 milyona dayanmış. Sorunlar diz boyu. Bakmayın siz o atıp tutmalara. Yok belediyeler çok iyi çalışıyormuş da, ekonomi rayına oturmuş da, enflasyon azalmış da vs. vs... Bir yağmur yağıyor İstanbul gibi bir kentte sokakta yürürken bileklerine kadar suya gömülüyorsun. Yama üstüne yama yapılmış asfaltlar? Trafik felç?
Özellikle İstanbul tam bir kozmopolit kent oldu. Çünkü gelenler geldiği yerden cehaleti ve toplumdışı yaşantısını da beraber getirdi ve yaşadığı kenti içinden çıkılmaz hale getirdi... İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana maalesef bugün bu durumda. Hiç kalkıp da yağmur yağınca ona buna sataşma, isyan etme. Önce şehirde yaşamasını öğren.
Hemen tüm dereler, çevresinde yaşayanların atıklarıyla dolmuş. Su gidemiyor ve taşarak etrafa zarar veriyor. Büyük kentlerde koca koca gökdelenler. Dereler kurutulmuş. Ormanlar, yeşil alanlar talan edilmiş. Yağmur suyu yol bulup nereden denize dökülecek.
Ne yazık ki biz adam olmayız... Her evin, her insanın başına devletin nöbetçi dikecek hali yok. Sen kendi kendini medenice yöneteceksin. Uyum sağlayamıyorsan da pılını pırtını toplayıp geldiğin yere gideceksin. Ve de o gittiğin yerde de insan gibi yaşayacaksın. Yoksa orada da hayatın tehlikeye girer, pisi pisine ölür gidersin…
Şimdi önemli konuya gelelim. Dünyanın neresinde bir felaket olursa olsun (özellikle Müslüman ülkelerde) hemen üstüne atlıyoruz. Yardım kampanyaları, yetkililerin yardım çağrıları, Kızılay'ın devreye girmesi, o ülkelere eşli resmi ziyaretler yaparak acıları paylaşma ajitasyonu... Tabii ki yardım güzel şey… Her şey iyi güzel de ülkemizdeki felaketleri, yoksulları, garibanları, okula aç-susuz bin bir cefakarlıkla gitmeye çalışan çocukları neden görmezden geliyoruz?
Onlar bizim insanımız değil mi? Neden zor durumda olanlara gerekli yardım yapılmaz? Oralara da yardım yapalım.. Amma velakin senin durumun yardım yapmaya müsait olur, yani ekonomik olarak gelişmişsindir? O zaman yardımını yap. Kime istersen? Doğudakiler, zaten kaderlerine terk edilmiş. Bir köprü, üst geçit, yol yapmak bu kadar mı zor?
Bahar gelin, yine etrafa gereksizce laleler, sümbüller dikilir… Bir işe de yaramıyor. Sadece bunları yetiştirenlerin cebi doluyor.Görüntü daha da az maliyetle sağlanır. Örneğin yeşil çimenle. Artık dışarıyı bırakıp, bir an önce ülke içindeki vatandaşlarımıza elimizi uzatalım. Ne yazık ki dış yardımlar göstermelik olmadan başka işe yaramıyor. İl ve ilçe belediyelerinin bir an önce çalışmalarını bu yönde yoğunlaştırmaları şart oldu da gelip geçiyor bile.
Seçimlere az kaldı. Yine göz boyamacılık, palavra nutuklar atılmaya başladı. Siyasi rakipler birbirlerine en olmadık şekilde hitap edebiliyor. Tamamen çıkarlar ön planda… İşsiz, yoksul, hasta, evsiz, emekli, asgari ücretle çalışan gençler nedense hiç düşünülmüyor. Artık içimize dönelim? Dışarıya gösterişi bırakalım?