20’li yaşlar biraz toz pembe biraz zifiri karanlık arasında gidilip gelinen, biraz kolay, birazsa zor yıllar…Gezmeler, tozmalar şöyle dursun makus kaderden kaçılmıyor. İş arama, ve daha çok iş bulamama sendromu üniversiteyi bitiren bir çok gencin ortak hazin hikayesi…

Hikayenin birinci evresi sıcak bir haziran günü giyilen cüppeler, fırlatılan keplerin hemen ardından olmasa da ona yakın bir tarihte başlıyor. Üniversiteyi bitirmiş olmanın verdiği sevinç biraz hüzünle harmanlansa da etraftaki ağaçlar mezuniyet töreninde  henüz toz pembe.

Birkaç hafta içinde, arkadaş buluşmalarında yapılan tatil muhabbetleri  yerini iş başvuruları ve geri dönülmeyen maillere bırakıyor. Endişeler insanın içini kemirse de dört yıl boyunca fütursuzca biriktirilmiş planlar ve hayallerden de vazgeçmek kolay değil. “Yapılan başvurulara henüz cevap gelmesede gelecek, en azından hala gelme ihtimali var. İhtimalde ihtimaldir yani. Hemen umutsuzluğa kapılma” kullanılan en sık kalıplar.

İkinci evre tüm bu neden dönmüyorlar ve türevleri sorularının gölgesinde yinede umudunu kaybetmeden, mezun olduğu okula güvenmeye devam ederek üst düzey şirketlerin yönetici adaylığı kadrosuna başvurmalarla devam ediyor.

Üçüncü evrede akrabalar, mahalle sakinleri, komşular ve bilumum tanıdıklar, tanıdıkların tanıdıkları bende varım diyor. Asıl kabus zifiri karanlık başlangıçlar tam bu evrede. Birde sadece neden hala işe giremedin sorusuna cevap aranırken daha zor durumda kalanlarda var: üniversitelerin mühendislik, tıp, hukuk gibi mezun olduğunda ne yapacağı en azından belli olanların aksine kamu yönetimi, uluslar arası ilişkiler gibi bölümlerden mezun, sürekli şimdi sen ne oldun sorularına da muhatap olan daha şanssız grup.

Üçüncü evrede fark edilen bir dramatik detayda akrabaların işe girene kadar bu sorulardan ısrarla vazgeçmeyeceğini belirten kaş göz işaretleri. Kesinlikle A firmasından geri dönülmemesi bayağı bayağı akrabalar, eş, dost içinde, herkesin birinci merak konusu olmuş oldukça da popülerleşmiş bile.

Dördüncü evre her gün CV’ nin tekrar tekrar  okunup yeniden düzenleme çabasıyla başlıyor. Üç- beş yıllık tecrübe cidden önemli galiba düşüncesi beyne yerleşmeye başlarken bu üç- beş yıllık tecrübenin tam olarak nerede kazanılacağı da evrenin esrarengiz yönünü oluşturuyor. Birde ilkokuldan beri maruz kaldığımız İngilizcenin bayağı önemli olduğu, lakin seneler geçse de hala istenen düzeyde hakim olunamadığı gerçeğini kabullenmek oldukça zaman alıyor. Dil kursları araştırmaları da bu evrenin bir gerçeği.

Beşinci evre özel sektör bir kenarda dursun, çocukluk ve gençlik yıllarına damga vuran ÖSYM’nin sadece lise ve üniversite sınavı yapmadığının bilincine varıldığı aslında henüz keşfedilmemiş bir çok sınavın varlığının anlaşıldığı dönemi kapsıyor. Bir öğrenci için küçük bir servet değeri taşıyan meblağlar her seferinde iki kalem, üç şeker, bir silgi, bir kalemtıraş ve iki peçeteye ödenirken bir süre sonra evde bu mini plastik kutulardan oluşan yığına karşı çay içiliyor. Bu durumun başta iki kaleme çok para harcadım kaygısını bir nebze olsun azaltan tek şey bu mini setin, çok para verilerek alınan bir ayakkabının sezon sonu indiriminde yok pahasına satıldığında duyulan derin hüznü asla yaşatmayacak olması. Zira sınav ücretleri azalmak bir yana günden güne artıyor.

Altıncı evre onlarca sınava girilse de hatta iyi puanlar alınsa da çok bir işe yaramadığı gerçeği ile yüzleşmekle başlıyor. Yıllarca memur kafasının yerden yere vurulduğu konuşmalar artık size acı veriyor. Nitekim artık memur olmanın hiçte kolay olmadığının getirdiği farkındalık bu evrenin olmassa olmazı.

Yedinci evre hangi bölümden mezun olunursa olunsun iş arama sürecinde bir kere yolunuzun düştüğü, bir çok bölüme kucak açan mecra: bankalar. Nasıl oluyorsa orada her bölüm için yapılacak bir iş bulunuyor.

Sekizinci evre artık yavaş yavaş bilinçlendim evresi. Mezun olunan okula duyulan güvenin azalması, iş bulmada yardımcı olacak sağlam dayılar, amcalar…

Dokuzuncu evre bir zamanlar gençtim, şimdi kendimden geçtim döneminin tam olarak vücut bulmasının bir adım öncesi.

Onuncu evre ortak temennilere sahip olmak: Dişsiz kalacak yaşa gelmeden işsiz kalmaya devam etmeme paylaşımları. Mümkünse o yaşlarda unu elemek, eleği çerçeveletmek ve duvara asmak. Son bir şey …Geriye kalan son klasik hayal: egede bir kasabada domates falan ekmek.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner72