Rant açgözlülüğü İstanbul'u adeta bir ahtapot gibi sarıyor. Tarihi ve doğal güzelliğiyle çok nadide bir dünya parçası olan İstanbul dünyanın en eski yerleşim merkezlerinden birisi. Bilindiği gibi eskiden İstanbul’la ilgili kasideler yazılırdı. Şimdilerde kitaplar yazılıyor. Ama ne yazık ki İstanbul, siluetini kaybettikçe, destanlar ve ağıtlar yazmak zorunda kalınacak...İstanbul’la ilgili herkesin özeleştiri yapması gerekiyor. Ne var ki kaçımız bunu uyguluyoruz.
İstanbul son yıllarda büyük bir değişim yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor. Bazı alanlarda iyiye gitmekle birlikte, asıl noktalarda büyük bir kayıp yaşıyor. Örneğin tarih ve doğa, yanlış yapılaşma uğruna heba ediliyor. Kent merkezleri adeta yağma yerleri. Büyük ihmallerle kentin omurgası zedelenmiş vaziyette. İstanbul'un tarihi mekanlarında görülen manzara gerçekten çok üzüntü ve kaygı verici.
İstanbul silueti yüksek binalarla, gökdelenlerle bozuluyor. Beton yığınları arasında kalan ‘İstanbul manzarası’ görünmez olmuş. Minareler, kubbeler, taçlar, yeşil ve doğa yerine baştan ayağa beton... Bu arada Büyükşehir Belediyesi, planların yeniden düzenleneceğini, yüksek binaların da yıkılacağını açıkladı ise de bir kıpırtı yok. Nedeni; ‘rant açgözlülüğü.’
Bizim insanımız maalesef doyumsuz. ‘Ne var ne yok ele geçirip yarına yatırım yapalım, gelecektekiler ne yaparlarsa yapsınlar’ zihniyeti ile hareket ettiğimiz müddetçe İstanbul’un geleceği hiç de parlak görünmüyor. 30 yıl önceki İstanbul'un güzelliğinin yerinde yeller esiyor.
O bizim geleneksel alışveriş merkezlerimizin yerine geçmiş bulunan rant açgözlülüğünün alıp başını yükselttiği ve İstanbul'un bir anlamda siluetini baskı altına aldığı yeni çağdaş yapılar gözüküyor. Bu yapılar elbette yapılacak ama İstanbul'un silueti ile yarışacak tarzda yapılmasın. İstanbul bir Manhattan değil ki.
Manhattan 200 yıl önce bir bataklık ve adalar topluluğuydu ama 200, 500, 2 bin yıl önce bir İstanbul vardı. Bu iki bin yıllık İstanbul'u herhangi birilerinin bu rant açgözlülüğü ile baskı altına alması, bu silueti yok etmeye kalkması gibi bir hakkı yok. Ancak ne yazık ki bu yanlışlık geçmişten beri yapılıyor, hâlâ da önüne geçilemez bir biçimde sürüp gidiyor.
