Bilindiği gibi meclis genel kurulunda seçilme yaşanın 25’den 18’e düşürülmesi bir süre önce görüşülüp onaylanmıştı. Türkiye’de 1876’de Kanun-u Esasi ile 30 yaşını bitirenlere seçilme hakkı tanınmış, bu hak 13 Ekim 2006 tarihine kadar devam etmiş. Bu tarihte yapılan değişiklik ile seçilme yaşı 25’e indirilmiştir. Yerel yönetimler ise (belediye başkanlığı, belediye meclis üyeliği, il genel meclis üyeliği, muhtarlık ve ihtiyar heyeti üyeliği gibi) seçilme yaşı 1993 yılında 25 olarak tespit edilmiştir. Cumhurbaşkanı seçilmek için ise seçilme yaşı 40’tır. Peki Mecliste 25-30 yaş arası kaç vekil var bakın…
Kendi 18 yaşınızı düşünün. Daha kendi hayatınızın bile o dönem sayısız saçma sapan yanlışlarla ve çocuksu davranışlarla dolu olduğunu göreceksiniz. Durum böyleyken bir ülkenin kaderini, bir milleti nasıl temsil edebilirsin. 18 yaşındaki birisi ne görmüş ne yaşamış da benim vekilim oluyor. Öncelikle görüp geçirmiş tecrübeli biri olması lazım. 18 yaş bunun için çok erken. Ama 65 yaşındakiler sanki şu an mecliste çok mu iyi yönetiyorlar ülkeyi? Şu anda 600 kişi var mecliste. 500’ü iş olsun diye orada. Sistem komple değişmeli. Liseyi yeni bitirmiş biri kendi kesimindeki profesörü mü temsil edecek, yoksa bakkal Osman amcayı mı? 18 yaşındaki biri ne Osman amcanın derdini anlar ne de o profesörü temsil eder. Bir erkeğin ciddi kararlar alabilme yaşı 23-24’tür. 18 yaşında seçme hakkı da yanlış. Bugün samimi olalım 18 yaşında bir gence hangi sorumlulukları veriyoruz? Bakkal dükkanı bile teslim edilemezken, Milletvekili olacak! Biz de buna inanacağız. Ülkemiz konum itibarı ile zor bir coğrafyada bulunmakta. Bu yüzden ülke yöneticilerimizi seçerken bilgi ve donanımına bakmamız gerekmekte. Bu zor dönemde ülkemizi çok iyi şekilde idare etmesi gerekir. Bu yüzden 18 yaşında bir genç henüz liseyi dahi bitirememişken, hangi bilgi birikimi ve donanımı ile milletvekili olup, bakan olup bu ülkeye faydalı yatırımlar yapacak. Bırakın liseyi birçok üniversite mezunu bilgi yönünden bomboş. Ülkemizin en büyük sorunu, gerçekten hak edenin hak ettiği yere gelemeyişidir. Bugün bilgi ve donanımı olan gençlerimiz savrulup gitmekte. Bunun yerine 1950’den günümüze, benim adamım olsun ama çamurdan olsun mantığı bu ülkeyi bu noktaya getirdi. Gelişmiş ülkelere baktığınız zaman bilgi ve donanımına göre insanlar yükseliyor. Bizde ise öyle mi? Ülke yönetmek belediye yönetmeye benzemez. Duygularla ülke yönetilmez. Ülke kanun ve nizamlara dayalı yönetilir. Velhasıl, bu ülke bizimdir, yanlışı ile doğrusu ile. Yanlışları el birliği ile ne kadar aza indirebilirsek ülke o kadar daha başarılı olur…