Kış mevsimindeyiz. Ve de kış özellikle de Anadolu’da hem soğuk hem de yağışlı geçiyor. Türkiye’nin her iline yağan yağmur nedense sele dönüşüyor. Alt yapı eksikliklerinden dolayı bir afete dönüşen yağmur nedeniyle rögarlar taşıyor, sokaklar su içinde kalıyor, arabalar sele gömülüyor. Televizyonda izliyoruz. Doğuda okullarına gitmek isteyen çocuklar perişan halde. Yollar kardan kapalı araçlar gidemiyor. İlgililer ise yaptıkları açıklamalarda yağışın afet olduğundan dem vuruyor. Oysa yaşananlar doğal afet olarak değerlendirilemez… Alt yapı eksikliği, plansız ve çarpık kentleşme, yetersiz altyapı ile merkezi ve yerel yönetimlerin kentleri rant politikasına teslim etmesi, tarım arazileri üzerine uygulanan yerleşim planları, yok edilen orman alanları, bilinçsizce müdahale edilen dere yatakları ve kıyılar ile gelinen noktada yağışlar maalesef can, mal ve toprak kayıplarına neden olan sel felaketlerine dönüşüyor… Olumsuz hava koşulları alt yapı eksikliğinden kaynaklanıyor… Şöyle ki, hala ağaç kesmeye devam ediliyor… İşin gerçeğine bakarsak yağmur ve karın bu kadar çok yağması başkanların suçu mu? Mevcut belediye başkanları vatandaşlara, ‘Gidin dere yataklarına gecekondu yapın. Çöplerinizi yola atın, rögarları tıkayın’ mı diyor. Ben şahsen rögarların açılarak temizlik yapıldığına şahit olmadım… Parke taşlarının üzerine araştırılmadan, sorulmadan, kanal yerleri belirtilmeden yapılan asfalt yol yapımı su birikintilerine ve göletlere neden oluyor. Yolları yükselttikleri için de su giderlerinin önü kapanmış durumda. Çoğu yollar köstebek yuvası gibi… Su, toprakla temas etmiyor ki…2B arazileri imara açıldıkça, ormanlara ev yapıldıkça, maden ocağı yapıldıkça daha neler başımıza gelecek. Yerel yönetimlerimizin bu konuda ciddi eksiklikleri var. Eksiklikler olunca da felaketler beraberinde geliyor. Uzmanların belirttiğine göre yapılması gereken çalışmalar şöyle özetleniyor…
-Birleşik kanalizasyon sistemleri yerine, acil olarak ayrık kanalizasyon sistemleri kurulmalı.
-Belediyelerde yağmur suyu projeleri bir an önce projelendirilmeli ve projelerine uygun olarak inşa edilmeli.
-Doğal drenaj yerleri olan dere, kum dere yataklarına yapılan bilinçsiz müdahaleler önlenmeli ve dere ıslahları sağlanmalı.
-Aktif ve aktif olmayan dere yatakları, taşkın saha sınırları belirlenerek haritalara işlenmeli, bu bilgiler imar planları yapılırken göz önünde bulundurulma ve yapılaşmaya kapatılmalı.
-Belirlenen taşkın saha sınırları içinde kalan alanlarda yapılaşma kesinlikle yasaklanmalı. Taşkın saha sınırları içinde kalan konutlar bir an önce kamulaştırılmalı ve bu alanlar yeşil kuşak olarak yeniden planlanmalı. Bakın koca koca binalar yıkılıyor!
-Ağaçlandırma ve erozyon önleme çalışmalarına öncelik verilmeli.
- Özellikle Doğu Anadolu’da kışın köyden kente ulaşım için yollar elverişli olmalı, asma köprüler yapılmalı.
-Kentler için afet master planları geliştirilmeli ve kentlerimiz afete güvenli bölgeler haline getirilmeli. Konu, ‘o parti, şu parti’ meselesi değil… Ciddiyet, yaptırımcı yasalar ve zihniyet…