Okul kütüphanesinde gözüme eski ve çok kalın bir kitap ilişti. Yavaşça çıkardım kitapların arasından. Rafta boşluk büyük oluştuğu için kitaplar birbirinin üzerine düştü.
“Sibirya’dan Anadolu’ya Taştaki Türkler” kitabın adı. “Dünya’ya töre kavramını hediye eden Türklerdir.” diye başlar önsözü. Sayfalarını karıştırırken dilimize yerleşmiş olan “Eline, diline beline sahip ol.” Söz öbeği ile karşılaştım. Oğuz Kağan’ın töresinin en önemli ögelerinden birisi eline, diline, beline sahip çıkmaktır. Üç sözcükten oluşan kavram; erişkin bir insanda 206 kemik varken, bir beyin bir kalp, böbrekler ve daha birçok organımız olmasına rağmen dünyada bu üç organ ile anlatılmış, insan olma. Bu üç sözcükten oluşan başka bir kavram yoktur.
Tüm etik kuralları da içinde barındırır. Uzun ve keyifli bir araştırma yaptım.
Aslında bütün toplumlarda, inanç ve akımlarda yer almaktadır, çeşitli sebeplerle daha sonra ki dönemlerde halkın içinde yozlaştırılarak, bireyselleştirilmiş bu kavramlar.
Hem bireysel hem toplumsal derin anlamlar taşımaktadır. İnsanın kendine ve insana karşı sorumlulukları vardır.
“Eline diline beline sahip ol.” deyiminin bireysel ve toplumsal anlamlarına bakalım.
El olarak insanın bireysel eli, eller beynin dışarıdaki tek uzantılarıdır. Eline hâkim ol kiharama el uzatma. Kimsenin canına malına zarar verme. Kimseye el kaldırma. Kirli eller sevilmez. O masum o günahsız ellerinle yol al. Sana ait olmayan bir şeyi alma. İnsan eli her türlü iyiliğin ve kötülüğün uygulayıcısıdır.
Eline sahip çıkmak, toprağına malına sahip çıkmaktır. Vücudumuzun bir uzvuna değil. Vatanına toprağına hâkim olmaktır. Eskiden el denilince toprak ve yöre anlatılırmış. Aslında günümüzde de türkülerimizde geçer “Bizim eller ne güzel eller, Gitme turnam bizim elden, Allı turnam bizim ele varırsan,” gibi… Yaşadığımız toprak elimizdir. Toprağa tutunmak için köklere ihtiyacımız vardır. Daha derinlere inmek kök salmak için. Vatanımıza yani elimize sahip çıkılmasının gerektiği anlatılmıştır.
Diline sahip ol derken, dedikodudan uzak dur. Gıybet etme. Kötü söz söyleme. Kimsenin ahını alma, ikiyüzlülük yapıp insanları birbirine düşürme. Sır saklamasını bil. Sırrını herkesle paylaşma, düşünerek konuş, ağzına geleni söyleme çünkü dil kılıçtan keskindir denilmektedir. Bizim bildiğimiz anlamı budur.
Toplumsal anlamda ”Diline sahip ol” derken; söylediğimiz sözler değil Türkçe'mize sahip çıkmamız anlatılmaktadır. Kullandığın dilin yozlaşmasına, itibarsızlaşmasına engel ol. Dünyada en çok konuşulan beşinci dildir Türkçe, zengindir, melodiktir yazıldığı gibi okunan bir dildir… Onunla düşünüyoruz, onunla hayal kuruyoruz onunla yaratıyoruz. Bunun ötesi var mı?
Dilini düzgün kullan, kurallarını çok iyi bil ve onu gelecek nesillere aktar…
Bel olarak da cinsellik tarif edilmiştir. Bireyselleştiğinde edepli olmanın da özetidir. Kimsenin namusuna göz dikme. Tutkularının ve şehvetin esiri olma anlamını biliriz
Beline sahip ol derken uçkuruna değil, soyuna sahip çıkmak; nesil yani çocuklarımıza, milletimize sahip çıkmaktır. Doğru yoldan ayrılma. Doğan çocuğuna gereken ilgiyi göster, töreni öğret anlamındadır. Çocuklarımız geleceğimizdir. Toplumu oluşturmaktadır. Sağlıklı toplum için belimize sahip çıkalım.
Ayrıca eline - diline – beline sahip olmanın baş harfleri alındığında e-d-b “edep” kavramını ortaya çıkarmışlar. Ahlak kurallarının temelidir. Yerel seçimlerden sonra bir vatandaşın, bir belediye başkanını kutlarken bu sözü söylemesi dikkatimi çekmişti. İnsanların birbirine saygısı, sevgisi, güveni ve huzuru için, dengeli bir toplumsal hayat için söylenmiş söz olmalı.
Eline beline diline sahip olamayanlar zamanın çöplüğünde yer alır. Yaşam felsefemizin dürüstlük, çalışmak, sevgi ve saygı olduğunu anlatan, günümüzde de değerlerimiz arasında birinci sırasını kaybetmeyen elimize dilimize belimize sahip çıkalım.
Sevgiyle kalın.