Ne kadarını, ne zaman içip içmeyeceğimizi kimseye sormayacağımız kahvenin yanında su ikramı ile ilgili birçok görüşler bulunuyor. Osmanlı zamanından günümüze ulaşan bir uygulama, bir çeşit gelenek. Bu adetleri değerli kılan unsur, yüzyıllar boyunca benimsenip günümüze kadar aktarılmasıdır, kültürümüzün bir parçası olmasıdır.
40 yıllık hatırı olan bir fincan Türk kahvesinin sunumunda su olmazsa olmaz. Gelenek önce içilmesini işaret etse de ilgili birkaç neden var. Bunlardan bir tanesi Osmanlı'ya dayanıyor. Osmanlı döneminde padişahların yemeklerinin zehirli olup olmadığını kontrol eden çeşnicibaşları vardı. Ancak çeşnicibaşları kahvenin tadına bakamıyordu, çünkü tek kişilik demir cezvede kaynıyordu Türk kahvesi. Hal böyle olunca güvenlik zafiyetine takılmamak için bir yöntem geliştirildi; padişah kahveyi içmeden önce kahveye parmağını batırıp kahvenin yanına gelen suya sokardı. Kahvenin su içindeki dağılımına göre zehirli olup olmadığı anlaşılırdı. O günden bugünlere kadar kahvenin yanında su ikram edilmesi de süregeldi.
İkinci neden ise;
Osmanlı’da eve gelen misafire "Aç mısın?" diye sormak ayıp sayıldığından hemen bir kahve pişirilir, yanında su ile ikram edilirmiş. Misafir açsa suya uzanır, sudan içermiş. O zaman derhal sofra kurulur, yemek çıkarılırmış. Toksa keyifle kahvesini içermiş.
Bir diğer görüşe göre, ağızda kalabilecek fazla telveyi temizlemek için verilir.
Ayrıca, kahvenin lezzetini arttırır.
Böbrekleri çalıştırır.
Susuzluğu giderir.
Tansiyonu ve şekeri dengeler…
Bunların hepsi Türk Kahvemiz içindir. Güzel bir gelenek. Yalnız da olsanız, odaya kokusu yayılmış bir kahvenin yanında, müzik eşlik ediyorsa, tatlı bir gülümseme ile kahveden bir yudum daha almak ruhunuzu dinlendirir.
Sevgiyle kalın…
.