Oktay Hacımusalı açıklamasında şunlara değindi;
Dün Şuşa’da gerçekleştirilen Harıbülbül Kültür ve Sanat Festivali Azerbaycan’da asırlardır mevcut olan çok kültürlülük geleneklerinin ilelebet mevcut olacağının göstergesidir.
Azerbaycan’ın işgalden kurtarılmış Karabağ bölgesinin gözbebeği, ülkemizin kültür başkenti olarak bilinen Şuşa şehrinde Haydar Aliyev Vakfı’nın düzenlemiş olduğu Harıbülbül ülkemizin nasıl büyük kültürel mirasa sahip olduğunu bir daha gözler önüne serdi. Her ne kadar Ermeniler bu kültürel mirasın bir kısmını işgal etmiş olsalar da, her ne kadar yirmi sekiz yıl boyunca işgal ettikleri topraklarda bulunan kültürel mirasımızı yok etmek için uğraşsalar da, bunu becermediklerini, Azerbaycan’ın asırlardır bu bölgede oluşmuş mirasın tek varisi olduğunu dün Şuşa’da tüm dünya gördü. Tekuluslu devlet olan Ermenistan’dan farkımız işte bu çokkültürlülük ve sınırlarımız içinde yaşayan, bizlerin bir parçası olan uluslara duyduğumuz saygı ve sevgidir. Harıbülbül Kültür ve Sanat Festivali’nde sahne alan dans ve müzik gruplarının dünyaya ulaştırmak istediği tek bir ortak mesajı vardı: ‘’Azerbaycan bizim ortak Vatanımızdır!’’
Kırk dört günlük Vatan savaşı’nda Azerbaycan’da bulunan dinsel ve etnik kimliklere sahip tüm vatandaşlarımız topraklarımızın işgalden kurtarılması için mücadele verdiler, savaştılar, şehitlik ve gazilik mertebesine ulaştılar. Savaş bitti, çok şükür topraklarımız özgürlüğüne kavuştu. Fakat karşıda bizi içeride ve dışarıda büyümemizi istemeyen güçlere karşı vereceğimiz zorlu bir mücadele bekliyor. Bu mücadeledeyse birlik ve beraberliğimiz, dayanışmamız bu zorlukların üstesinden gelmemiz için en büyük dayanağımız. Tüm halkımız, ülke vatandaşlarımız bunun farkında. Dini, dili, ırkı hiç farketmez, tüm ülke vatandaşlarımız Azerbaycanlı olmanın, bir çatı altında mutlu ve mesut yaşamanın bilincindeler. Her zaman kültürel, millii, manevi ve evrensel değerlere dikkatle ve özenle yaklaşan Haydar Aliyev Vakfı’nın düzenlemiş olduğu Harıbülbül Kültür ve Sanat Festivali asırlardır mevcut olan ve bugünlere taşınan çokkültürlülük geleneklerimizin geleceğe taşınması açısından çok önemli bir ilke attı ve dünyanın kültürel, dinsel ve ırksal açıdan ciddi sıkıntılar yaşadığı, hatta çatışmaların eşiğinde olduğu günümüzde dünyayı barışa, sevgiye, toleransa çağırdı, kültürün, sanatın tüm politikalardan, mücadelelerden üstün olduğunu, kültürün ve sanatın aracılığıyla insanların birbirini sevebileceğini, anlayabileceğini anlatmak istedi. Bu konuda özellikle dünyada çokkültürlülüğün ve kardeşçe yaşamanın gelişimine verdiği desteklerden dolayı Azerbaycan Cumhurbaşkanı I yardımcısı, Haydar Aliyev Vakfı başkanı sayın Mihriban Aliyeva’yı takdir etmemek elde değil. Festivalde sahne alan tüm müzik ve dans gruplarının, farklı dillerde söylenen ezgilerin, yapılan dansların Azerbaycan’ın çokkültürlü mozaiğinden bir desen olduğunu farketmemek imkansızdı. Dünyaya bizi barbar, vahşi olarak tanıtmağa yeltenen Ermenilere ve onları destekleyen güçlerin ne kadar absürd bir yaklaşım içinde olduğunu o festivalde sahne alan Talış’ı da, Lezgi’si de, Avarı da, Kürt’ü, Gürcü’sü de, Yahudisi de kanıtladı tüm dünyaya. Biz asırlardır bu topraklarda kardeşçe, dostça yaşıyoruz, eğer sadece Ermeniler bu bölgede bir sorun yaşıyorsa, demek ki, sorunu Ermenilerde aramak lazım. Biz her zaman Azerbaycan toprakları içinde yaşayan herkese hoşgörülü bir yaklaşım sergiledik, kimseyi assimile etmeğe kalkmadık, herkesin kültürüne, değerlerine, örfüne, gelenek ve göreneklerine saygıyla yaklaştık. Ermeniler Kafkas Albanyası’nın tek varisi olan Alban Udi Hıristıyan Cemaati’nin haklarını gaspederken, onların tarihine, geçmişine ait tüm belgeleri alıp Ermeni Gregoryen Kilisesi’nin arşivlerine götürürken, Çarlık Rusyası’ndaki destekçileriyle beraber onlara kendi kiliselerinde ibadete dahi izin vermezken, Udiler bu topraklarda varlıklarını sürdürdüler ve bugün de huzur içinde Gabala’nın Nic kasabasında yaşamlarını sürdürmektedirler. Devlet aynı zamanda onların tüm ibadetlerini yerine getirmeleri için tüm gerekli koşulları sağlamaktadır. Kasabada bulunan Kutsal Meryem Ana Kilisesi’nin onarımına kırk dört günlük Vatan savaşı sırasında bile bir gün de olsun ara verilmedi ve kilise Şuşa’nın işgalden kurtuluşu gününde 8 Kasım sabahı ibadete açıldı. Ermenilerin Gregoryen Kilisesi’ne bağlığı olmayan Hıristıyanlara karşı yaptığı vahşetlere biz topraklarımız işgalden kurtarıldıktan sonra da tanık olduk.İşgal ettikleri Karabağ’daki İslam dinine ait anıtları, kültürel değerleri yerlebir eden Ermeniler aynı zamanda o bölgedeki kendilerine ait olmayan Hıristiyan kültürel değerlerini ya tamamen tok ettiler, ya da tahrip ederek Ermeni öğeleri katmağa çalıştılar. Ama tüm bunlar geçmişte kaldı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Muzaffer Ali Baş Komutan İlham Aliyev her defasında işgalden kurtarılmış bölgeleri ziyaret ettiğinde hep bir gerçeği dile getiritor: ‘’Biz Karanağ’ı cennete dönüştüreceğiz!’’ Yerlebir edilmiş, köyleri, kasabaları, şehirleri yeryüzünden silinmiş, camiileri, medreseleleri, kiliseleri, hanları, hamamlarıyla, yokedilmiş tarihiyle Ermenilerce dünyanın utanç sayfasına dönüştürülmüş Karabağ’ın tekrar eski halini alması belki de kolay olmayacak, belki de zaman alacak, ama biz bunu başaracağız. Bizler dün Harıbülbül Kültür Sanat Festivali’nde sahne alan Azerbaycan çokkültürlülük mozaiğinin parçaları olan Azerbaycanlılar olarak topyekun şekilde birlik ve dayanışma içinde nasıl kırk dört günlük savaşta ‘‘Karabağ Azerbaycandır’’ diye haykırdıysak, bundan sonra da birlik ve beraberlik içinde Karabağ’ımızın cennete dönüşmesi için, ülkemizin daha da güçlenmesi için çaba harcayacağız! Bu tür organizasyonlar birliğimizi daha da pekiştirmektedir!
Oktay Hacımusalı
Bakü Uluslararası Çokkültürlülük Merkezi Türkiye temsilcisi