Çalışma hayatında, çalışan sağlığıyla ilgili tehlikelerden birisi iş kazaları diğeri ise meslek hastalıklarıdır. İşçi sağlığı ve İş güvenliği alanında çıkarılan kanunların ve yapılan çalışmaların amacı işyerlerinde yaşanabilecek iş kazalarını ve oluşabilecek meslek hastalıklarını önlemek, azaltmaktır.
5510 Sayılı SGK Kanununda meslek hastalıklarının tanımı şu şekilde yapılmakta; “Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir.” Meslek hastalıkları çalışma koşulları sebebiyle oluştuğu için, en önemli özelliği yüzde yüz önlenebilir olmasıdır. Her mesleğin çalışma şartları farklı olduğu için, mesleğe özgü hastalıklar ve bunlardan korunma yöntemleri de farklıdır. Kontrol yöntemleri doğru şekilde uygulandığında ve gerekli risk değerlendirmesi çalışmaları yapıldığında işletmelerde meslek hastalıklarının önüne geçilebilecektir.
İşçi Sağlığı İş Güvenliğinin babası olarak kabul edilen Bernardino Ramazzini 1700 yılında İşçilerin Hastalıkları (Workers Diseases - De Morbis Artificium) isimli ilk meslek hastalığı kitabını yazma nedenini şu şekilde açıklamıştır: “ Bu kitabı yazmamın nedeni bir rastlantı ve bir gözlemdir. Yaşadığım şehir oldukça kalabalık olup binalar birbirlerine yakın ve yüksektirler. Evden çıkan atıkların toplandığı çukurların her üç yılda bir boşaltılması gerekir. Oturduğum evin çukurunu boşaltıp temizleme işini yapan kişi öyle hızlı ve hırslı çalışıyordu ki dayanamayıp: ‘Neden bu kadar hızlı çalışıyorsun, biraz daha yavaş çalış ve yorulma’ dedim. O anda başını yukarıya kaldırıp kanlı, kızarmış ve kısık gözleri ile bana baktı: ‘Bu işte üç dört saat çalışan neden bu kadar hızlı çalıştığımı anlar. Daha fazla burada kalırsam kör olacağım, o yüzden işimi bitireyim, evime koşup, gözlerimi yıkamak ve karanlık bir odaya kapanmak istiyorum’ dedi. Bu cevaptan sonra şehri dolaşırken fazla sayıda kör insanlara rastladım. Kendilerine sorduğum zaman hepsi daha önce aynı işi yapan kimseler olduğunu gördüm. Bu rastlantı nedeni ile bütün çalışanların sağlık durumlarını incelemek istedim.”
TÜRKİYE’DE MESLEK HASTALIĞI MI? YOK ÖYLE BİR ŞEY!
Meslek hastalıklarının önlenebilmesi için öncelikle tespiti çok önemlidir. Dünya genelinde kayıt ve istatistik bilgilerinin düzenli olduğu gelişmiş ülkelerde iş kazası sayıları ile meslek hastalığı sayıları birbirine yakın değerlerdedir (%56-%44). Oysa ki ülkemizde bu iki değer arasında çok ciddi fark vardır(%99,78-%0.22). SGK istatistiklerine göre, Türkiye’de 2014 yılında 221.336 iş kazası olmuş, bunlarda 1626’sı ölümle sonuçlanmıştır. Aynı yıl sadece 494 meslek hastalığı tespit edilmiş ve hiç kimse meslek hastalığı sebebiyle hayatını kaybetmemiştir. Avrupa Birliği istatistiklerine göre Avrupa’da her yıl iş kazası sebebiyle yaklaşık 5.500 kişi ölürken, meslek hastalığı sebebiyle 159.000 ölüm gerçekleşmektedir. Uluslararası kriterlere göre, farklı ülke koşullarına göre değişmekle birlikte her yıl olması beklenen, tahmin edilen meslek hastalığı sayısı 1000 çalışana oranla 4 ila 12 arasındadır. Bu kriterlere göre, ülkemizde her yıl, yaklaşık 20 milyon aktif sigortalı olduğu dikkate alındığında, 80.000 ila 240.000 arasında meslek hastalığı vakası meydana gelmesi gerekir. Peki nerede bu insanlar? Bunların ancak yüzde birinden daha azı tespit edilebiliyor. Sebebi ise bu hastalıkların çok büyük bir kısmının tanı sistemlerinin ve iş teftişinin yetersiz olması nedeniyle mesleksel olduğu kanıtlanamamakta ve kayıtlara yansımamaktadır. Çalışanlar sorunlarının meslekten kaynaklandığını biliyor olmalarına karşın ülkemizde bu konudaki eksikliklerden dolayı meslek hastalığı tanısı ile tedavi edilmemekte ve meslek hastalığına yakalananlara sağlanan haklardan yararlanamamaktadırlar.
En üzücü olan kısım ise; meslek hastalıklarının önlenmesine ilişkin herhangi bir kamusal eylem planımız da yoktur. Peki bizim yapmamız gereken şey nedir? Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Bu meseleleri özümsemiş ülkeler bunu nasıl yaptıysa, biz de benzer sistemleri uygulamaya koyarak bu meseleyi halledebiliriz. Unutmayın; önlemek, ödemekten ucuzdur…