Amerika Klinik Onkoloji Derneği (ASCO) tarafından “2018 Uluslararası Onkolojide Kadın Lider ve Mentor Ödülü”ne layık görülen Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Onkoloji Enstitüsü Çocuk Hematoloji-Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Rejin Kebudi, “Çocukluk Çağı Kanser Hastalıkları” üzerine önemli açıklamalarda bulundu.
“Erken Tanı Alan Olgularda Başarı Oranı Daha Yüksek”
Çocukluk çağı kanserlerinde erişkinlerdeki gibi yerleşmiş tarama testlerinin olmadığını belirten Prof. Dr. Rejin Kebudi sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bu hastaların erken tanı alabilmeleri, bu hastalıklara ilişkin bulgu ve belirtilerin bilinmesi ve hızla tanıya gidilmesi ile mümkündür. Ülkemizde çocuk hastalarımızın çoğu ileri evrelerde gelmektedir. Buna rağmen sağ kalım oranı %65’in üzerindedir. Erken tanı ile bu oran %70-80’lere çıkabilir. İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü 22 yıllık verilerinde sağ kalım % 75’lerde olup, Batı Avrupa düzeylerindedir. Çocuklarda görülen kanser tipleri, tedaviye yanıt oranları ve uzun süreli sağ kalım açısından erişkin kanserlerinden birçok farklılık göstermektedir. Çocukluk çağı kanserleri tüm kanserlerin %2-4’ünü oluşturur. Günümüzde gelişmiş ülkelerde her 900 erişkinden biri çocukluk çağı kanseri geçirmiş ve kurtulmuştur. Türkiye’de her yıl yaklaşık 2500-3000 çocuk kanser tanısı almaktadır. Kanser tanı ve tedavisinde kaydedilen önemli gelişmeler sonucunda, çocukluk çağı kanserlerinde iyileşme oranı, günümüzde gelişmiş ülkelerde %70’lerin üstündedir. Erken tanı alan olgularda başarı daha da yüksektir.”
Çocukluk çağı kanserlerinin %30’unu lösemiler, kalan %70’ini de solid tümörlerin oluşturduğunu söyleyen Prof. Dr. Kebudi çocukluk çağında görülen kanserlerin sıklık sırasına göre dağılımını şu şekilde verdi: “Kan kanseri %30, beyin tümörleri %19, lenf bezesinden kaynaklanan kanserler %13, nöroblastom (ilkel sinir hücrelerinden köken alan kanserler) %8, yumuşak doku sarkomları %7, böbrek tümörü %6, kemik tümörleri %5, diğer kanserler (retinoblastom, germ hücreli tümörler, karaciğer kanserleri ve diğer) %12. Ülkemizde ve gelişmekte olan ülkelerin çoğunda lenfomalar, beyin tümörlerinden daha sık görülmektedir.”
Prof. Dr. Kebudi, çocuklarda birçok kanserin nedeninin kesin olarak bilinmediğini belirterek kanser oluşumunda rol oynayan bazı yapısal ve çevresel risk faktörlerine dikkat çekti. Prof. Dr. Kebudi, bu faktörleri şu şekilde sıraladı: “Bazı kalıtsal bozukluklar ve hastalıklar, bağışıklık yetersizliği sendromları, çeşitli virüs enfeksiyonları, radyasyona maruz kalma, bazı kimyasal maddelere maruz kalma, hamilelikte kullanılan bazı ilaçlar ve ailesel kanser sendromları.”
“Kanser Bulaşıcı Bir Hastalık Değildir”
Kanserin bulaşıcı olmadığını ve çoğu kanserin kalıtsal olmadığını ifade eden Prof. Dr. Kebudi sözlerine şu şekilde devam etti: “Çocukluk çağında kalıtsal olduğu bilinen kanser, bir göz tümörü olan ‘bilateral (her iki gözde görülen) retinoblastom’dur. Bazı kalıtsal hastalıklarda ise kanser riski artmıştır. Örneğin, ciltte yaygın sütlü kahverengi lekelerle seyreden nörofibromatosiste bazı tümörlerin görülme riski artar. Bağışıklık sisteminin baskılandığı hastalıklarda, özellikle lenf dokusundan köken alan kanserlerin gelişme olasılığı artmıştır. Halk arasında öpücük hastalığı olarak bilinen hastalığın etkeni Epstein Barr Virüsü, bazı lenfomaların ve nazofarenks bölgesi kanserinin gelişmesinde rol oynayabilir. Hepatit B ve C virüsü, karaciğer kanserlerine neden olabilir. Tüm çocukların hepatit B aşısı olmaları çok önemlidir. 1998’den beri ülkemizde her yeni doğana ücretsiz hepatit B aşısı yapılmaktadır. Çocukluk çağındaki zorunlu tüm aşılar ücretsiz yapılmaktadır ve çocukları infeksiyonlardan korumak için yapılmaları çok önemlidir. Radyasyonun kanser oluşumundaki etkisini dünya acı örneklerle gözlemiştir. İkinci Dünya Savaşı’nda atılan atom bombası sonrasında o bölgede çok sayıda kanser olguları saptanmıştır. Yine Çernobil’de nükleer kaza sonrası, yakın bölgede yaşayan çocuklarda kanser olguları, özellikle çocuklarda çok nadir görülen tiroid kanserlerinde artış gözlenmiştir. Son yıllarda çok düşük frekanslı magnetik alanların (EFM) çocuklarda kanser gelişmesine etkileri üzerine çalışmalar yapılmış, nüfusun çoğunun maruz kaldığı evlerdeki EFM ile anlamlı bir artış saptanmamıştır. Yüksek frekanslı magnetik alanların etkisi üzerine çalışmalar sürmektedir.”
“Çocukluk Çağı Kanserlerinde En Sık Görülen Uyarıcı Belirtileri Bilmek Gerekir”
Çocukluk çağında kanserin erken tanısı için, erişkinlerde kullanılan tarama testlerinin mevcut olmadığını dile getiren Prof. Dr. Kebudi, “Çocukluk çağı kanserlerinde, en sık görülen uyarıcı bulgu ve belirtileri bilmek gerekir. En sık rastlanan bulgu ve belirtiler şunlardır: Boyun, koltuk altı ve kasık bölgesinde lenf bezelerinde şişlikler, vücudun herhangi bir bölgesinde şişlik, solukluk, halsizlik, sık ateşlenme, ciltte morluklar, çürükler, burun ve dişeti kanamaları, baş ağrısı, kusma, ateşsiz havale geçirme, dengesizlik, yürüme bozukluğu, görme bozukluğu, kemik, eklem ağrıları, enfeksiyon tedavisine rağmen devam eden öksürük, nefes darlığı, gelişme geriliği, aşırı kilo kaybı, idrarda kan, idrar ve dışkılamada zorlanma, göz bebeğinde parlaklık, gözde kayma” şeklinde konuştu.
“Ergenlik Çağında Kanser Görülme Oranı 15 Yaş Altına Göre Daha Fazla”
Ergenlik çağında kanser görülme oranının 15 yaş altına göre iki kat daha fazla olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kebudi, ergenlik döneminde görülen kanser tiplerinin de erişkin dönemine göre farklılıklar gösterdiğini belirtti. Prof. Dr. Kebudi ergenlik döneminde en sık görülen kanserleri şu şekilde sıraladı: “Hodgkin lenfoma, germ hücreli tümörler, beyin tümörleri, non hodgkin lenfoma, tiroid kanserleri, cilt tümörleri, lösemiler, yumuşak doku tümörleri.” Son yıllarda, özellikle ergenlerde cilt tümörlerinin görülme oranının artığını söyleyen Prof. Dr. Kebudi, ultraviyole ışınlarından korunma, güneş ışınlarına aşırı maruz kalmama, koruyucu kremler sürme gibi bir takım önlemleri hatırlattı.
“Kanser Tedavisi Bir Ekip İşidir”
Kanser tedavisinin bir ekip işi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kebudi, “Kanser hastalarının tam teşekküllü merkezlerde çocuk onkologu başkanlığında multidisipliner bir ekiple tedavisi çok önemlidir. Kanser tedavisinde Cerrahi, İlaç tedavisi (Kemoterapi) ve Işın tedavisi (Radyoterapi) olarak üç ana tedavi şekli vardır” şeklinde konuştu. Bu tedavi şekillerinin kanser tipine, çocuğun yaşına göre çeşitli kombinasyonlarda kullanıldığını belirten Prof. Dr. Kebudi sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Cerrahi ve radyoterapiye, kemoterapinin eklenmesiyle çoğu çocukluk çağı kanserlerinde sağ kalım önemli ölçüde artmıştır. Günümüzde kansere yakalanan çocukların yaklaşık %70’i tamamen iyileşebilmektedir. Bu çocukların toplumun sağlıklı birer bireyi olarak uzun bir hayat yaşayabilmeleri için hem etkin tedaviyle çocukları kanserden iyileştirmek, hem de tedaviyi yan etkilerin en az olacağı şekilde planlamak gereklidir.”
“Kanser Tedavisi Uzun ve Zorlu Bir Süreç”
Günümüzde çocukluk çağı kanserlerinde klinik özellikler, biyolojik ve genetik özelliklerin yer aldığı evre veya risk sınıflamalarına göre tedaviler düzenlendiğini anlatan Prof. Dr. Kebudi, “Bazı tümör türlerinde biyolojik tedaviler, hedeflenmiş tedaviler ve aşı çalışmaları sürmektedir. Bunların bir kısmı etkili bulunurken, bir kısmında beklenen yarar saptanmamıştır. Birçok yeni ilaçların etkinliği önce deneysel modellerde (invitro tümör hücre dizilerinde, deney hayvanlarında) araştırılmakta, etkili bulunan ilaçlar klinik çalışmalarda insanlarda denenmektedir. Spesifik tedaviler sırasında destek tedavisi (enfeksiyon önlemleri ve tedavisi, beslenme desteği vd.) çok önemlidir. Kanser tedavisi uzun ve zorlu bir süreçtir. Çocuklar belli süreler boyunca sosyal ortamlarından, arkadaşlarından ve okullarından uzak kalmaktadırlar. Bu süreçte çocukların psikolojik ve sosyal yönden de desteklenmeleri gerekir” ifadelerini kullandı.
Çocukluk çağı kanserlerinin tedavi şanslarının yüksek olduğunu belirten Prof. Dr. Kebudi konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: “Tüm çocukların, gerek büyüme gelişmelerinin takibi, gerekse genel muayeneleri açısından düzenli doktor kontrolüne gitmeleri önemlidir. Çocukluk çağı kanserlerine ilişkin bulgu ve belirtiler gözlendiğinde ise, derhal hekime ve kanser şüphesi varsa tam teşekküllü sağlık kurumlarına başvurmak gerekir. Unutulmamalıdır ki, erken tanı ile başarı daha da artmaktadır. Bugünün çocukları ve gençleri, yarının büyükleridir. Gençlerimizi sigaranın zararları konusunda bilinçlendirmeliyiz. Erişkinlerde kanserin önlenmesine, ayrıca kalp rahatsızlıkları gibi birçok hastalığın önlenmesine yönelik etkisi kanıtlanmış olan, sağlıklı beslenme alışkanlığı, düzenli egzersiz alışkanlığı küçük yaşlarda yerleştirilmelidir.”