Sosyal ağda paylaşımlar döner durur. Beğen, yorum yap, paylaş butonu ile kayıtsız kalamazsın. İlgini çekenler ve seni yürekten etkileyenlere. Bir çocuk var görüntüde önünde tartı aleti, kum ile buz olmuş. Açıklamasında zabıtaların kırdığı, parçaladığı şeklinde.
Ne kadar doğru bilinmez. Derinliğini bilmediğimiz sulara atlamayalım.
Duygu sömürüsü yapılan paylaşımlar. Zaten Çocuk haklarına göre çocukların çalıştırılmaması gerekir. Devletin bu çocukları koruması kollaması gerekiyor.
Bu çocuklar okulda ve arkadaşları ile oyun oynayacak yaştalar.
Yıllar önce zihnimde depoladığım, Ankara’da birebir kendi yaşadığım bir olayı çağrıştırdı. Beynimin bir köşesinden koşa koşa gelip bana bu olayı hatırlattı. İş çıkışında düşüncelerime dalmış, eve doğru yürürken, ayakkabı boyacısı 10- 12 yaşlarında bir çocuk, duvara yaslanmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yanına yaklaştım, ağlama sebebini sordum.
“Boyalarımı çaldılar sandığımı kırdılar.” dedi.
Boyalarını alması için bir miktar para verdim. Sustu. Yoluma devam ettim. Ertesi gün aynı çocuğu başka bir sokakta aynı senaryo, aynı rolü oynarken gördüm. Sadece sahne farklıydı. Beni görünce başını eğdi, tanınmamak için. Nafile…
Sık sık sahne değiştiriyorlardı.
İyi yürekli halkımız gelir ve ona acıyarak kat kat fazla para verir. Teşvik ederiz adeta. Bu çocuğun büyüdüğünde nasıl bir kazanç sağlayacağını da merak etmiyor değilim.
Bu tür davranışlar sokaklarda görüyoruz. Bu çocukları bu senaryoya çalıştıranlar var. Geride bekleyip izleyenleri görebiliyoruz. Yaratıcılıkta sınır yok. Hayatımızın her alanında olduğu gibi…
Dünya’da saniyede on dört icat yapılıyormuş. Şaşırmadım. Her sektörde olduğu gibi yeni oyunlar yeni icatlar yapıldığı gibi bu görüntülerde de yeni buluşlar, yeni oyunlar sergilenmesi kaçınılmaz.
Niyetlerimizde kendimize karşı doğru olmadıkça hiçbir bilgi bizim için doğru olamaz. Çarpa çarpa gideriz.
Dünyanın en güzel duygusudur. Çocuk olmak, özgürce gülmek. O minicik dünyasında hayaller, kucaklar dolusu umutlar barındırır. Çocukların dünyasına biz egemen oluyoruz. Ne acıdır ki bizim istediğimiz gibi olmalarını sağlıyoruz.
Yönlendiriyoruz. Çocuk yanlış ve doğruyu ayırt edemezken istediğimiz gibi olmaları için zorluyoruz. İz bırakıyoruz. Güncel yaşamda başımızın döndüğü siyaset, para, güç, ilişkiler henüz gelişmemiştir çocuklarda, berraktır. Onları da ilgilendirmez. Ama hepimiz büyüdükçe özümüzü kaybederiz.
Hayatta bir insanın en korkusuz olduğu bir dönemdir, çocukluk. Bu çocuklar kalan hayatlarındaki hataların, başlangıcı olduğunu bir bilseler. Farkında olabilseler. Eksik bir şeyler var. Kabul etmek lazım. Büyüdükçe ön yargılarımız da büyüyor.
Çevir de yanmasın derler ya; kendi isteği ile dünyaya gelmeyen istediği aileyi seçme şansı olmayan bu çocuklar zaman geliyor çalışmak zorunda kalabiliyor. Anne, baba hasta olabiliyor. Hasta anasına, babasına, kardeşlerine bakmak için kaçak çalışan çocuklar. Üzülerek belirtmek isterim ki bu ülkede açlıkla mücadele eden yüzlerce binlerce insan var. Kendi yağı ile kavrulan insanlar ekmek kavgası, yaşam mücadelesi peşinde. Mecburiyetten çalışanlar da var. Sosyal devlette, hiçbir çocuğun çalıştırılması için bahane olamaz.
Asgari ücretle yaşayıp içgüdüsel duygularla, bilinçsizce, beş çocuk yapan insanlar. Çocuklar birbirini büyütür bu ailelerde. Aile eğitimsizdir. Doğum kontrolünün yapılmadığı ortadadır.
Ayrıca bu görüntüler memleketimin hak etmediği bir görüntüyü de oluşturmakta ve açıkta duran yarayı resmetmektedir
Aileler mi çocukları yollara döküyor. Yoksa düzen mi. Adaletsiz bir dünyada
Çelişkili durumlarda asırlardır merak edilen soru vardır.
Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkıyor?
Bazen fikirlerin, hesaplamaların, doğru olduğunu görmek, bizi şaşkınlığa ve hayrete düşürür.
İnsanlar işine geldiği gibi yaşayamazlar. Özellikle konu çocuk olunca.
Evet, sorumuz netlik kazanmış durumda.
Bilim adamları yumurta kabuğunun sadece tavukların yumurtalıklarındaki proteinden yapılabileceğini belirlemişler. Hal böyle olunca da, bir yumurtanın ancak bir tavuğun içinden çıktığı sürece var olabildiği ortaya çıkmış olabiliyor.
Bilim adamlarının yaptığı araştırmaya göre yumurta tavuktan çıkmış oluyor.
Bu sonuca katılmamak elde değil Çünkü zaten yumurtadan çıkan tavuk değildir ki civcivdir.
Çocuk yetiştirme konusunda düşünce, duygu ve toplumsal ilişkilerdeki yaşa bağlı değişimlerini tanımlamak güç olsa gerek. Açıklamak için birçok kuramlar geliştiriliyor ve araştırmalar yapılıyor.
Çocuklarda gelişimi ele aldığımız zaman, ailenin önemi her zaman öncelik sırasında birincidir. Gelişim bilimi tarihsel olarak psikolojinin bir alanı olarak görülmüştür.
Bu çocuklar bu çarkın içinde. Bu çocuklar kendileri için çalışmıyor. Sosyal devlet olamadığımız sürece bu görüntüler hep olacaktır.
Nerede olursa olsun. Çocuklarımıza inanıp para vermek toplum adına iyilik midir kötülük müdür araştırılmalı.
Düzen mi doğuruyor?
Çocuklar düzeni mi?
Bu senaryolar çocuğun değildir. Kısacası bizim eserimizdir.
Çocuklar adına, hayata dair hüzünlerin yok olduğu, sevinçlerin gülümseyeceği güzel günlere…