Psikolog Nihal Akyıldız'in kaleminden şu satırlari aktarmak bir görevdir:
"Sabah trafiğine takılıp geç kalma endişesiyle yola çıkıp, havaalanına erken geldim ve beklerken gelip geçen insanları ve çocukları izlemeye başladım.
Önümde bir anne, baba ve tahminen 8-10 yaşları arasındaki kızları durdu ve babası kızına dönüp; ”babacığım annenin yanında kalır mısın.” gibi bir cümle kurdu. Böylelikle artık çocuklarına; annecim, babacım şeklinde hitap eden anne-babalar konusunda yazmanın zamanı geldi diye düşündüm.
Çünkü son dönemde çevremdeki annelerin sıklıkla çocuklarına hitap ederken; annecim, babaların; babacım, hatta teyze ve halaların; teyzecim, halacım şeklinde hitap ettiklerini duyuyorum!
Ayrıca çocuğunun ismine her an ‘cim’ eki koyup; çocuğuna kızarken bile Egecim, Defnecim şeklinde hitap eden ebeveynler de var. Bir de bunun bir üst durumu var ki; o da çocuklarına ‘aşkım‘ ve bu türde hitap eden anne babalar!
Ne oluyor bu ebeveynlere? Çocuğunuza koyduğunuz isme ne oldu? Oğlum, kızım, yavrum gibi sıfatlar nereye gitti? Dünya bu kadar tersine giderken bu durum o kadar da önemli bir konu mu diyebilirsiniz. Ancak çocukların gelişimi için oldukça önemli bir konu; çünkü çocukların gelişim halkasına zarar veriyor ve çocuklara yazık oluyor!
Eskiden anne baba otoritesi altında pasifize edilen nesiller yetişirken şimdi de eşitlik, sevgi adına kendi yetişkin konumunu görmezden gelen bir nesil oluştu.
Çocuklara nasıl hitap etmeli Çocuklarımıza; annecim, babacım, aşkım… gibi hitap etmekle ne zararlar verdiğimize bakalım mı?
5 yaşında bir çocuk olduğunuzu ve ebeveynlerinizin size; annecim, babacım diye hitap ettiğini düşünün. Kendinizi güçlü hisseder misiniz? Evet. Güvende hisseder misiniz? Büyük olaslıkla hayır!
Anne babanın çocuğuna mutlak vermesi gereken şey; kendini güven içinde hissetme duygusudur. Bir üst konumdaki kişinin varlığını hissederek, çocuk – insanoğlu kendini güvende hisseder. Güven içindeki çocuk sağlıklı gelişir. Bu beslenme ve sevgi ihtiyacı ile birlikte çok önemli bir ihtiyaçtır.
Ayrıca yaşları gereği; somut öğrenme döneminde olan çocukların kafaları karışıyor ve kavram kargaşası yaşıyorlar.
Ben neden annemin annesiyim, neden babamın babasıyım diye düşünüyor? Bu durum onların size; ‘yavrucum, oğlum, kızım’ demesi gibi bir şey. Ne kadar absürd değil mi?
Siz de onlara; olmayan rolleri üzerinden hitap etmemelisiniz.
Bir diğer zarar çocuğun model alması konusudur. Çok önemli bir öğrenme şekli olan; model almada / özdeşim kurmada ilk modellerimiz anne babamızdır.
Kimleri model alırız?
Bizden daha güçlü, daha bilen, daha yetkin kişileri. Ama biz onlara annecim, babacım derken çocuğun gözünde rol model olamayız ki! Anne babasının daha tecrübeli, daha bilen, koruyucu, güçlü olduğunu kabul eden ve model alan çocuk; okul hayatının başlamasıyla birlikte dış dünyaya açıldığında; ben de onlar gibi olmalıyım diyecek ve kendini kanıtlamak için çaba gösterecek, çalışacak, öğrenecek ve gelişecek.
Anne babalardan ve öğretmenlerden sıklıkla şunu duyarız; çok zeki ama çalışmıyor!
Okulda dersleri ciddiye almayan, sorumluluk almayan, çaba göstermeyen, otoriteyi tanımayan bu çocuklara evde ilk altı yıl içinde verilen mesaj genellikle şöyledir; dünya hep senin etrafında dönüyor ve dönecek. Bu çocuk neden kendini zorlasın, sorumluluk alsın, neden çabalasın, kendini kanıtlama ihtiyacı duysun, dersine çalışsın ki?
Buna bağlı diğer bir zarar da; evde anne babasının gücünü (bu güç aynı zamanda çocuğa korunduğu, güvende olduğunu hissettirir), okulda öğretmenlerinin gücünü hissetmeyen çocuk; nerede duracağını bilemediği için uçlara kayar.
Bir uçta; her şeyden kaygı duyan, güvensiz bir çocuk, diğer uçta; her şeyi sonuna kadar deneyip, sınırları görmeye çalışan bir çocuk. Her ikisinde de mutsuz çocuk. Oysa bizim onlar için istediğimiz şey; potansiyeli doğrultusunda sınırlarını zorlasın, kendini gerçekleştirsin ama her konuda da sınırsız olamayacağını, nerede duracağını bilsin ki; zarar görmesin.
Gördünüz mü; küçük yaşlarda gelişimsel bir halkanın zarar görmesinin ucu nerelere uzanabiliyor! Ayrıca; annesinin babasının aşkı konumunda olan çocuğun da; sevgilisinden her aşkım sözcüğünü duyduğunda bilinçdışında suçluluk duygusu altında ezileceği büyük olasılıktır. Bu konu ayrı bir yazıya konu olacak kadar da önemlidir.
Sonuç; bu hitapları bol bol kullanan yeni nesil anne babalar; aslında çocuğunuzu değil kendinizi düşündüğünüz için tebrikler.
Bilinçdışınızda; senin arkadaşın benim, senin sevgi nesnen benim, biz eşitiz (sorumluluk almayayım) mesajları vererek onları kendinize bağımlı bir insan haline getirmeye çalıştığınız için.
İnsanın doğasında özerk olmak var. O nedenle; güçlü olan çocuk bu durumdan sıyrılmak için ileride bir şekilde (ruhsal veya gerçek) çok uzağa gidecek ve dönmeyecek.
Gidecek kadar güçlü olmayan çocuk ise yanıbaşınızda size bağımlı ama öfkeli kalacaktır.
İyi anne babalık; kendini ona adamak, her dediğini yapmak, çocuğu sevgiye boğmak, (böylece hep beni sevsin) hiç çatışma yaşatmamak, hep size bağımlı kılmak, biz arkadaşız demek değildir.
Anne babalık; sanki siz hiç yokmuşunuz gibi ayakları üstünde durabilen, kendi kararlarını verip, sonuçlarını yaşayabilen, yaşına uygun sorumlulukları yerine getirebilen, hayata karşı kendi normlarını oluşturabilen, hayatı iyisiyle kötüsüyle bir potata eritebilen çocuklar/nesiller yetiştirmektir.
Ödülü de; size bağımlı değil, bağlı evlatlar yetiştirmiş olmaktır."
31 Mayıs 2017 Çarşamba 16:14
Son Güncelleme: 31.05.2017 16:14