Orta Doğu’da her şey Tunuslu bir seyyar satıcının protesto için kendini yakmasıyla başladı. Orta Doğu kültürel coğrafyasında sıradan sayılan bu eylem bu defa sıradanlaşmadı ve kitleleri harekete geçirdi. Tunus’ta yaşanan bu beklenmedik gelişmenin ardından halklar otoriter siyasi iktidarlara biriktirmiş oldukları tüm nefreti kusmaya başladılar. Böylelikle halkı zaten “kendinden”, daha doğru bir ifadeyle “yok” sayan ve bu nedenle de kesif otoriterleşmeden hiç taviz vermeyen siyasi iktidarlar şaşırtıcı bir biçimde dip dalga ile karşı karşıya geldiler. Sokak eylemleri, protestolar ve diğer sivil argümanlar vasıtasıyla iktidar karşısında hakkını aramaya başlayan halklar iktidarın hışmına uğradılar. Taviz vermeyen siyasi iktidarlar eylemlerin keskinleşmesine, eylemcilerin ise hırçınlaşmasına neden oldu. Süreç işlerken demokrasi tutkunu batı! tavrını hak-hukuk-adalet isteyen halktan yana koydu! Halkları iyice gaza getirdi, maddi ve manevi destek verdi. İktidarlar eski gücünü kaybetmesine kaybetti de halk istediğini elde edebildi mi? Hayır, savruldu durdu.  
Türkiye’deki gidiş de sanki bu yönde, Orta Doğu’da kafa sallamayan iki liderden biri Erdoğan. Yeni dönem Orta Doğu’da eski-bildiğimiz batı bu türden liderleri istemiyor. Yeniden şekillenme sürecinde, kartlar yeniden açıldı. İlk aşama; halkların değil, batılı liderlerin istemediği Orta Doğu liderleri halk hareketi olarak beliren geniş çaplı eylemlerle önce bir silkeleniyor. İkinci aşamada, bu halk hareketi rüzgarını yakalayan batı ve ülke içindeki iktidar karşıtı sermaye damarı güçlerini birleştirip, ortak hedefe ulaşmak için ortak hareket etmeye başlıyor. Üçüncü aşamada, lider iktidardan indirilip, yerine protesto gösterileri ve eylemlerle iktidara ilişkin hoşnutsuzluğunu ifade etmeye çalışan masum halkın değil, içteki karmaşaya o ülkeye ilişkin planları doğrultusunda destek veren batının ve yine içteki karmaşaya kendi menfaatleri doğrultusunda destek veren ülke içindeki “derin gruplar”ın istediği ısmarlama liderler getiriliyor.
Bu üç aşamalı süreç; bizlere çok yabancı değil. Hafızamızı yokladığımızda Sovyetler Birliği’nin ardından 1990’lardan itibaren bağımsızlıklarını ilan etmeye başlayan Orta Asya, Balkanlar, Baltık Cumhuriyetleri ve Kafkasya’daki yeni devletlerin hemen hepsi 2000 yılından sonra Orta Doğu’daki devletlerin tecrübelerine çok benzer bir tecrübe yaşadılar. Meselenin hareket noktası farklı da olsa ruhu ve hedefi aynıydı. Oralarda yeni kurulan devletlerin yeni liderleri Moskova ile ekonomik ve siyasal teması asgari düzeye çekecek, Batı angajmanını ise azami seviyelere çıkaracak lider algısına sahip olmalıydı ve oldu. 100 kişilik küçük protesto grupları ile başlayan eylemler, bir anda on binlerin sokağa dökülmesi ve parlamentonun basılması-yakılması ile son buldu. Getirilen ısmarlama liderler, hem batı hem de AB ile iyi anlaşan, askeri üslerini hesapsızca kullandıran, batıdan milyarlarca dolar kredi alan, istediği zaman kolayca ayar çekilebilen türden oldu.
Bu süreçte, otoriter liderin baskıcı uygulamalarından bıkan halklar en masumuydu ve talepleri maalesef karşılanamadı. Son kertede fayda sağlayanlar; içerideki derin yapılanmalar, diğer bir deyişle batı bağlantıları sayesinde palazlananlar ve içteki iktidarı da işlerini görene dek sıvazlayanlar, sonradan ise rahatlıkla harcayanlar ve batılı güçlü devletler oldu.
O halde, Türkiye’de yaşanan süreci doğru okumak gerekir. Eylemlere canhıraş bir biçimde destek veren dış lobilerle derin bağlantıları olan sivil toplum örgütleri, siyasete dahi yön verme gücü taşıyan büyük takımların ortalarda pek görünmeyen büyük patronları, iktidardan istediğini alamayan yeşil olmayan sermaye sahipleri ve aklımıza gelmeyen daha pek çok görünmez el… Hakları savunmaya devam ama yerel kabiliyet, arzu ve hedef doğrultusunda, olası yönlendirmelere de dikkat!      
 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.