Türkiye'de bazı şeyler tam olarak rayına oturmasa da hızlı bir dönüşüm içindeyiz. Bir anlamda örnek ülke olma yolundayız. Neredeyse 1945 yılından bu yana ABD, ülkemizi model ülke yapmak istemekte.
Çünkü bölge ülkeleri içinde Türkiye, en gelişmişi olduğu gibi, aynı zamanda kendisine en bağımlı olanı.  Ve en stratejik bölgede bulunanı… 
Dolayısıyla ABD, böyle bir model yaratarak özellikle Sovyetler Birliği'ni kuşatacak bir İslam ülkeleri kuşağı yaratmayı amaçlıyordu. 
O süreçte de Türkiye'nin laiklikten vazgeçmesi yönünde baskılar yapıldı? Bu konuda öne çıkan partiler desteklendi? Bugün de dinci ve etnik örgütler ABD ve AB tarafından desteklenmekte? (Arap ülkeleri, Afganistan). Bugün de ülkemiz BOP sürecinde model bir ülke yapılmak istenilmekte.  Atatürk ilkelerine bağlı, ulus devlet yapısını koruyan, laik bir Türkiye ile bunun gerçekleşmesi asla mümkün değildir.  Bu, gayet iyi biliniyor. Hem böyle bir modeli, diğer İslam ülkelerinin benimsemesi de çok olası değil. Geriye kalan tek çare, Türkiye'nin ılımlı bir İslam kimliğine bürünmesi.  İsteniyor ki eski Osmanlı'da olduğu gibi ulus bilinci olmayan İslam ülkelerini bir araya getirelim. Böylece, ne ulus kalır ortada, ne sınır, ne de bağımsızlık. Vatan bile kalmaz.
Şöyle bir piyasaya bakalım. Yediklerimizin et değil, başka bir şey olduğunu Bakanlığın sitesi bile yazıyor. Süt derseniz  keza.Tereyağı ve yoğurdu bir kenara bırakın. Bal bile acıdı. Son olarak damacana sular su koyverdi ama firmalar tam açıklanmadı. Hani derlerdi ya. ‘Tuz bozulmaz’.
Tuzun bile içine çeşitli maddelerin katıldığını medyadan öğreniyoruz. İçinde tavuk olmayan tavuk döneri… Et olmayan et döneri… Hatta teknoloji o kadar ilerledi ki… Etsiz sucuk, salam bile yapılabiliyor. Bir zamanlar; EBK (Et ve Balık Kurumu) varken, hem üretici desteklenir, hem de tüketici kaliteli mal alarak kazanırdı…Aynı şey SEK için de geçerliydi…  Üretici birlikleri için de geçerliydi? Ama bugün bunların hiç biri kalmadı.
Türkiye'de gıda sahtekarlığı devam ediyor. İşin en kötü tarafı gıda işinde düzenbazlık yapan, yediklerimize yabancı madde karıştıranları tanıyamıyoruz... Son dönemde bal ve zeytinyağı gündeme gelse de Türkiye'de sağlıksız gıda denince daha çok et ve işlenmiş et mamulleri her zaman ön planda. Gıda tartışmalarında elbette tarım ürünlerindeki ‘ilaç kalıntısı' meselesini de unutmamak lazım. 
Abartılı ve inandırıcılıktan uzak haberler kısa süreliğine etki oluşturuyor. Ancak uzun vadede mücadeleye zarar veriyor. Sağlıklı gıdaya gidilmesi gerekirken, zücaciye dükkânına dalmış fil misali ortalık savaş alanına döndü. Tek bir üründen veya numune analizinden yola çıkılarak atılan ‘Bize zehir yediriyorlar' türü sansasyonel  başlıklar, bırakın gıda güvenliğini sağlamak bir yana, vatandaşın konuyla ilgili hassasiyetlerini de zedeliyor. 
‘Nasılsa hepsi aynı' mantığı ile tüketimde seçiciliğin ortadan kalkması, özellikle ticari kaygılarla tüketiciye sağlıksız gıda yediren merdiven altı firmaların işine geliyor. Çocuklarına haram ekmek yetirenler çocuklarından nasıl bir saygı bekleyecekler. Unutmayalım ki devlet küçülürse, yolsuzluk büyür… Ta ki ağır, caydırıcı yasalar çıkar ve uygulanırsa bu tip olaylar da azalır…
 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner72