Taşı toprağı altın derler genelde İstanbul için..
Peki bir de hazır havalar ılıman giderken İstanbul'un keşmekeşinden uzaklaşıp taşı toprağı zeytin bir kasaba görmeye ne dersiniz?
Sadece o da değil, kocaman huzuru küçücük sokaklarına sığdıran Türkiye'nin ilk sakin şehri unvanını alan Seferihisar'ın minik, şirin bir mahallesi burası: Sığacık..
İzmir'den yaklaşık 50 kilometre uzaklıkta olan Sığacık'a arabanızla ulaşabileceğiniz gibi haftanın her günü İzmir'den kalkan otobüslerle de ulaşabilirsiniz.
Sığacık özellikle sonbahar ve kış aylarında oldukça sakin..
Aklınıza takılan tüm soruları, göğsünüzü daraltan tüm sıkıntıları, başınızı ağrıtan stres kaynaklarını buradan içeri girerken bir kenara bırakıyor ve mandalina kokulu sokakların büyüsüne kapılıyorsunuz.
Sığacık sizi sadece huzuruyla değil tarihiyle de kucaklıyor. Zira geçmişi M.Ö 1000'li yıllara uzanıyor. İsmini de 1500'li yıllarda buranın sığınak olmasından alıyor.
Bu küçük sığınakta ilk olarak Sığacık Limanı'na uğrayabilirsiniz. Yapacağınız yürüyüşte size eşlik eden kuş sesleri ve rüzgarın hafif esintisi olacak, bu esinti denizin kokusunu avuçlarınıza konduracak. Siz adım adım limanı dolaşırken balıkçıklar kendi halinde, kayıklarındaki son hazırlıkları tamamlayıp, bir diğer kayıkta çay içen bir kaç kişi size de çay ikram etmek için aralarına çağıracak. Limanda yapacağınız kısa bir yürüyüşün ardından, buradaki balıkçılarda soluklanabilir yörenin lezzetlerini, mezelerini ve taze balıklarını tadabilir ve doğal ürünlerle buluşabilirsiniz.
Deniz kıyısında yapacağınız gezinin arkasından limanın hemen karşısında yer alan Sığacık Kalesi'ne bir merhaba diyebilirsiniz. Ziyaretinizi pazar gününe denk getirirseniz Kale içinde kurulan organik pazarı gezebilirsiniz. Buranın en büyük özelliği pazarda satılan her şeyin Sığacıklıların elinden çıkması. Başka ilçeye beldeye ait ürünlerin burada satılmaması..Karşı koymakta güçlük çekeceğiniz tatlılar ve zeytinyağlıları tattıktan sonra istikamet, zamanı durdurabileceğiniz ara sokaklar...
Evet yanlış duymadınız bu sokaklar size zamanı durdurmayı vaat ediyor. Öyle ki kendinizi buradan içeriye bıraktığınızda mor, pembe, kırmızı kapılar, panjurlar aklınızı başınızdan alacak. Beyaz badanalı taş binaların önünde duran ufak masa sandalyeler sizi yeni rüyaların içine çekecek. Bu sokaklarda ilerlerken daracık sokaklardaki rengarenk saksılar ve saksıların renkleriyle yarışan çiçeklerle selamlaşabilir, küçük dükkanları keşfe çıkabilir samimi insanların sohbetine dahil olabilirsiniz.
Sığacık'a gitmişken komşuya uğramamak olmaz. Sığacığın oldukça eski ve köklü bir de komşusu mevcut.
Kendisine 5 kilometre uzaklıkta bulunan Teos Antik Kent görülmeye değer bir diğer durak. Buraya minibüs seferleriyle ulaşabileceğiniz gibi bisikletle de gidebilirsiniz. Üstelik yol boyunca bisiklet sürücüleri düşünülerek yapılmış tabelalar da var.
Perslere ve İyonyalılara ev sahipliği yapan bu antik kent zamanında önemli bir ticari role sahipmiş. Giritliler tarafından kurulmuş olan antik kentte şarap tanrısı Dionysos'a adanmış olan Dünyanın en büyük Dionysos Tapınağı'nın izlerine rastlayabilirsiniz. Akrapol, kent surları, sütunlar ve antik tiyatro da görebileceğiniz diğer tarihi kalıntılar arasında..Tarih kokulu bu alan size geçmişin daha derinlerine giden bir yolculuk imkanı sunuyor.
Ben denizi seyretmeyi sevdiğim kadar içine girmeyi de severim derseniz burada mavi bayraklı, kasabanın sakinliğinden nasibini almış serin, güzel plajları da mevcut. Yaz dönemi gelirseniz bu plajlarda serinleyebilirsiniz.
Sığacık'ı gezmeye doyamayacağınız dakikaların ardından dönüş vakti sizi yeniden hızlı şehrin kollarına bırakıyor ancak bir farkla!
Bu küçük mahalleye girerken kısa süreliğine kenara bırakmış olduğunuz stres ve sıkıntıyla dolu yüklerinizin dönüş yolunda hafiflemiş olduğunu hissedeceksiniz zira buradan topladığınız enerji ve motivasyon sizi daha güçlü ve zinde yapmaya aday.
Üstelik kafanızı dinlemeye her ihtiyacınız olduğunda size sığınak olacak küçücük sokaklarıyla kalbinizde büyük bir yer edinecek Sığacık bir sonraki ziyaretinizi gözlüyor olacak.