Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 657 sayılı kanunun 4B maddesine göre, 5393 sayılı kanunun 49. maddesine göre ve 4929 sayılı kanunun hükümlerine göre sözleşmeli çalışanların devlet kadrosuna geçirileceğini duyurdu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Eğitim reformu çalışmalarının önemli bir parçası olan fatih projesinin hızladevam ettiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, tablet bilgisayarların temini projesi ihalesinde ön yeterlilik dosyalarını aldıklarını söyleyerek, "10 milyon 600 bin tabletle ilgili olarak önemli bir adım atmış oluyoruz. Bu ihaleyi kazanacak firmalara yerli araştırma geliştirme merkezi kurma şartı getiriyoruz. Türkiye'de 3 yıl yatırım yapacaklar ve çalışmaya başlayacaklar" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, ayrıca engelli öğretmenlere de bir müjde verdi. Geçen Şubat ayında engelli vatandaşların da öğretmen olabilmesinin önünü açtıklarını hatırlatan Erdoğan, "Şimdi bugünden başlamak üzere 1 Temmuz 2013 Pazartesi günü mesai bitimine kadar elektronik ortamda başvurular alınmak üzere 46 branşta 600 engelli öğretmen alımı için işlemleri başlatıyoruz. 600 engelli öğretmen adayı arkadaşımız 2013-2014 eğitim öğretim yılından itibaren içlerindeki ışıkla çocuklarımızı inşallah eğitmeye başlayacaklar" diye konuştu.
KAMUDA ÇALIŞAN SÖZLEŞMELİLERE MÜJDE
Başbakan Erdoğan, kamuda çalışan bazı sözleşmelilerin de devlet kadrosuna geçirilmesine ilişkin alınan yeni kararı da açıkladı. Başbakan Erdoğan şöyle konuştu:
"25 Haziran 2013 tarihi itibariyle yani bugün, bundan sonrası geçerli değil, bugün itibariyle geçmişe yönelik görevde bulunan, bir; 657 sayılı kanunun 4B maddesine göre çalışan sözleşmeli personel, iki; 5393 sayılıbelediye kanunun 49. maddesine göre çalışan sözleşmeli personel, üç; 4929 sayılı kanun hükümlerine göre çalışan sözleşmeli sağlık personeli devlet memuru kadrosuna geçebilecek. Bu kapsamda şuanda 96 bin 500 personel bulunuyor. Buna ilişkin yasal düzenlemeyi de inşallah süratle bu yasama döneminde yapmış olacağız. Yani tatile girmeden bu işi inşallah bitireceğiz."
"ŞİDDET HİÇBİR ZAMAN ZAFERİN MÜJDECİSİ DEĞİLDİR"
Gezi Parkı gösterilerine değinen Başbakan Erdoğan, “Gösteriler başladığı andan itibaren gerek içerideki bazı medya kuruluşları, gerek uluslararası bazı medya kuruluşları ve sosyal medya çok kapsamlı bir dezenformasyon kampanyası başlatmıştı. AK Parti’ye gönül verenler, vermeyenler meydanlarda yakmadılar, yıkmadılar, demokratik haklarını özgürlük noktasındaki istismarları yasaların kendilerine tanıdığı o alanlarda dile getirdiler. Sizde bir şey mi söyleyeceksiniz? Gelin bu meydanlarda söyleyin. Şiddet hiçbir zaman zaferin müjdecisi değildir, şiddet iter, ötekileştirir. Şiddete başvuranlar he zaman kaybetmeye mahkumdur. Siz eğer dürüstlükten yanaysanız, demokrasiden yanaysanız demokrasinin kuralları bellidir. Gelirsiniz bunu yasal çerçeve içinde anlatırsınız ve seçim zamanı gelince sandıktan neticeyi alırsınız. AK Parti’nin yaptığı budur, diğerlerini de buna davet ediyoruz” diye konuştu.
“BU MİLLET BU KAMPANYAYI YUTMADI”
Türk milletinin yapılan çirkin kampanyayı yutmadığını söyleyen Başbakan Erdoğan, “Çok açık söylüyorum, bu millet bu kampanyaları yutmadı. Millet neyin ne olduğunu, kimin nerede durduğunu, kimin ne yapmak istediğini gördü, her zaman haklının yanında yerini aldı. Bu gösterileri kışkırtanlar, yönlendirenler milleti etkileyemeyeceklerini, kandıramayacaklarını biliyorlardı. Aslında başından itibaren uluslararası çevrelere seslendiler, bu çevreler halkın arkalarından gelmeyeceğini çok iyi biliyordu. Uluslararası medyayı ve uluslararası çevreleri muhatap aldılar. Türkçe yerine İngilizce yazı yazmayı, konuşmayı seçtiler. Bu gösterilere katılanlar çok farklı katmanlardan oluşuyorlardı. Farklı gerekçelerle sokağa çıkıyorlardı. Biz hiçbir zaman halkın tepkilerine sırtını dönen bir hükümet olmadık. 10.5 yıl boyunca her bir ferdin taleplerini derisinin rengine, diline, inancına, kazancına bakmadan dikkate aldık. Yüzde 100’ün hükümeti olmak için hassasiyet gösterdik” şeklinde konuştu.
“SEN HANGİ İKTİDARA KONUŞUYORSUN”
Bazı grupların hükümet yetkilileri ile yaptıkları görüşme sonrasında yaptıkları açıklamaları eleştiren Erdoğan, şunları söyledi:
“Bu gösterilerin içinde gezi parkı ağaç ve çevre hassasiyeti ile yer alanlar var, onları samimi buldum. Onları diğerlerinden ayrı tutmak suretiyle söylediklerine kulak verdik, kabul ettiğimiz temsilcilerini dinledim, Bakanlar Kurulu’nda bu kadar zaman geçirmedik, onlara zaman ayırdık. Bunların yanında samimi olmayanlar da vardı, dürüst değillerdi. Nitekim Başbakan Yardımcımızla yaptıkları görüşmeden sonra dışarıya çıkıp adeta yeniçerinin isyancı grupları gibi ‘Valiyi görevden alacaksın, şunu görevden alacaksın, bunu görevden alacaksın’ gibi ültimatom sallayanlar vardı, sen hangi iktidara konuşuyorsun yahu. Kalkıp ta bazı yazılı veya görsel medyada olanlar bu tiplere haddini bildirdi. Bundan daha büyük haddini bilmemezlik olur mu? Haddini bileceksin, bilmem ne platformuymuş, ne platformu olursan ol. Milletin vermiş olduğu bir yetki var. Bu yetkiyi bu iktidar kullanamaz duruma gelirse o zaman zaten bittik demektir. Brezilyadaki oynanan oyununda aynı şekilde, aynı merkezden düğmeye basılmak suretiyle yapıldığına inanıyorum. Brezilya’da IMF’ye olan borçlarını ödemiş durumda. Başından itibaren faiz lobisi dedim, birilerini bu hoplattı. Niye rahatsız oluyorsunuz? Yazılı görsel ulusal ve uluslararası medya burada nedenli nasıl görevler üstlendiğini hep gördük, bunların hepsinin kayıtları var.”
"BUNLAR ASLA İKTİDAR OLAMAZ"
Gezi Parkı olayları ile ilgili bazı siyasi partileri eleştiren Başbakan Erdoğan, “CHP; legal, illegal fark etmez, takıldı onların peşine onlarla beraber yürüyor. Bunlar asla iktidar olamayacaklar. Bu olayların arkasına saklanıp, kaos çıkartıp hükümeti yıpratmak istediler. Adı parti, parti teşkilatının içerisine ne kadar terörist gruplardan kişi varsa hepsi oraya hücum ettiler. Polis arkalarından girdi. İçeride ne var, ne yok ki? Silahtan tut ta döner bıçaklarına varıncaya, molotof kokteyllerine varıncaya kadar her şey var. Böyle bir parti teşkilatı olabilir mi? Şimdi ne oldu ‘polis parti teşkilatının içine girdi.’ Onlar normal bir parti çalışması içindeyken olan şeyler değil, oy meydanda Vandalizmi temsil edenler oraya kaçınca polis oraya girdi. Aynı şey Divan Otel içinde geçerli, dünyaya kendilerini şöyle takdim ediyorlar, diyorlar ki, ‘otele polis saldırdı’ Durup dururken otele polis saldırmadı, o meydanlarda polisle çatışanlar odaya sığındılar, oranın sahipleri de onları bir güzel ev sahipliği yaptı, onun peşinde polis oraya girdi. Yasalarda yataklık etmek de suçtur. Bu bir yataklık etme suçudur aynı zamanda” diye konuştu.
“GEZİ PARKINA MÜDAHALE İÇİN KEYFİNİZİ Mİ BEKLEYECEKTİK”
Bazı ülkelerin, liderlerin bu operasyonlar içinden kendi hesaplarını görme telaşı içine girdiklerini söyleyen Erdoğan, “Daha ilk günlerde ‘mesele Gezi Parkı değil, hala anlamadın mı?’ diyenlerle birlikte oldular. Meselenin aslında bir hesap görme meselesi olduğunu itiraf etiler. ‘Başbakan çok sert, öfkeli’ diyorlar, ‘alttan alsın, görmesin, duymasın’ diyorlar. Onlar başından beri senaryoyu bunun üzerine kuruyorlar. Ağacı gösteriyorlar ama yağmalamayı gizliyorlar. Türk Bayrağı’nı gösteriyorlar ama yakılan Türk bayrağını kaçırıyorlar. ‘Mustafa Kemalin askerleriyiz’ diyorlar ama yakılan bayrağımızı ve bunun yanında da özellikle Atatürk anıtında, Taksim Meydanı’nda teröristlerle Atatürk’ün yan yana, bayrağımızın yan yana resimlerini görmemezlikten geliyorlar. Neredesin CHP, niye indirmediniz, ulusalcılar neredesiniz, niye indirmediniz? AKM işgal altındayken orada asılan pankartlarda paçavralarda teröristlerin posterleri vardı. Başbakan’a hakaret içeren paçavralar vardı. Günlerce orada asılı kaldı, ne oldu CHP’ye müdahale etti mi, ulusalcılar müdahale etti mi? Kuzey Afrika’dan döndüm bunlar hala duruyorlardı, İçişleri Bakanıma ‘burayı temizleyeceksin, meydan temizlenecek, anıt temizlenecek, ardından da gezi parkını bu işgalcilerden temizleyeceksin’ dedim. Bu Gezi Parkı’ndan tüm millet istifade eder, belli bir grup gelip orayı işgal edemez. İşgal varsa devlete düşen işgali kaldırıp parkı halka açmaktır. 24 saat içinde AKM, anıt, meydan temizlendi, 1 gün sonra gezi parkı temizlendi. ‘Gezi parkına şafak harekatı uygun değildi’ dediler, ne olacaktı keyfinizi mi bekleyecektik” şeklinde konuştu.
“BUNLARIN DERDİ ORTALIĞI KARIŞTIRMAK”
Kendisi ile görüşmeye gelenler olduğunu belirten ve görüşme esnasında neler söylediğini açıklayan Erdoğan, “Yargının bir kararı var, yargının bu kararı olduğu sürece siz zaten burada işlem yapamazsınız. Niye bu gençleri böyle burada tutuyorsunuz, buna gerek var mı? Halkoylaması yapılacak, tabii ki belediye yapacak. İçlerinden çoğunluğu ‘çok güzel’ dedi, ‘gidin o zaman çözün’ dedim, ne dediler biliyor musunuz, ‘ama bizim yetkimiz yok’ dediler. Niye geldiniz buraya. Hem yetkimiz yok diyorsunuz, hem buraya geliyorsunuz. Bunları anlamak mümkün değil. Bunların derdi başka. Dert, ortalığı karıştırmak. Bizim huzursuzluğumuz neydi, neyimiz vardı bizim? Coşkulu bir mayıs ayı yaşarken siz ne istiyorsunuz, yapılmayan ne? Sağlıksa ücretsiz sağlık, üniversitelerde harç tamamen kaldırıldı, geldiğimizde 45 lira burs alıyordunuz, 480 lira burs alıyorsunuz beslenme ile birlikte. El insaf. Bizde üniversite öğrencisi olduk, ama biz böyle imkan görmedik. Biz yaşamadık. Yaşamadıklarımızı gençliğimize yaşatmak istiyoruz, şu yaşananlara bakın. Bir yerlerin oyununa geliyor, gençlerimize sesleniyorum, kullanılmayın, bu oyuna gelmeyin. Gerçek manada yapacağınız bir şey varsa STK’larla bunu yapın. 30 yaşında seçilme hakkına sahiptin ey genç kardeşim, 25 yaşına seçilme hakkını getiren iktidar biziz. Seçme yaşı bu ülkede 18. 18 yaşın seçme ve seçilme yaşı olması çalışmasını yaptırıyorum. Bu ülkenin ana muhalefeti ‘18 yaş olur mu yahu’ diyorlar, biz diyoruz ki, zor olan seçmektir. Bunun dünyada örnekleri var. Avrupa’nın birçok ülkesinde var. Bütün bunlar burularda uygulanırken benim ülkemde niye uygulanmasın. Biz gençlerle beraber yürüdük ve yürüyoruz, gençlerimizle beraber geleceğe yürüyeceğiz” ifadelerini kullandı.
“DOLMABAHÇE CAMİSİ’NDEN 3 GÜN BOYUNCA OPERASYONLARI YÖNETTİLER”
İstanbul’da Dolmabahçe Camisi’nde yaşanan olayları anlatan Erdoğan, “İçinde içki içilen camiyi gizliyorlar. 3 gün Dolma Bahçe Camisi işgal altında. 3 gün oradan operasyonlarını yönettiler. Biz bu tahriklere kapılmış olsaydık Allah muhafaza bu ülkede çok tehlikeli şeyleri yaşayabilirdi. Gezi Parkında namaz kılanları gösteriliyor, yanında bebeğe ile birlikte şiddete maruz kalan başı kapalı kadını gizliyorlar. Polise nasıl 30-40 kişinin çullandığını gördünüz. Niye bunları söylemiyorsunuz. Polisimin de yanlışları vardır, yanlışları olanlarla ilgili bakanlığım gerekli çalışmaları yapıyor. Şiddete uğrayan polisimizdir, kayaları, taş parçalarını atıyorlar, o sadece kalkanı ile duruyor. Güya esprili sloganları gösteriyorlar, duvarları yazdıkları hakaret içerikli yazıları göstermiyorlar. Gece yarılarına kadar tencere tava dinlettiler millete, siz nasıl çevrecisiniz. Çevreciliğin içinde gürültü, görüntü kirliliği yoktur. Onlar polise şiddet uygulayacak biz görmeyeceğiz, yok böyle bir şey. Zahide Nine’ye ahlaksızca para teklif edecekler biz bunu görmezden geleceğiz öyle mi? ‘Müftünün karısıyım’ diye çıkacaklar, ahlaksızlık yapacaklar görmezden geleceğiz öyle mi? Bize oy veren 21.5 milyon ‘kömürcü, makarnacı’ diye anılacak, biz bunu sineye çekeceğiz öyle mi? Böyle bir dünya yok” açıklamasında bulundu.
"DERSİM KATLİAMININ MİMARI CHP'DİR"
Başbakan Erdoğan'ın, CHP'nin özellikle son olaylardan sonra Alevi vatandaşları kışkırtma gayretinde olduğunu belirterek şunları söyledi:
"Bu topraklarda bir ve beraber yaşamamız sağlayacak ortamı hazırlamak bizim vazifemizdir ve biz bu vazifeyi hakkıyla yerine getirmenin mücadelesi içindeyiz. Tekrar ediyorum, CHP Dersim katliamının mimarıdır. Aynı CHP on yıllardır güya Alevi vatandaşlarımızın temsil edildiği partidir. Peki soruyorum CHP tek başına iktidar olduğu dönemlerde, koalisyon ortağı olduğu dönemlerde Alevi vatandaşlarımız için ne yapmıştır? Dersim katliamı yaşandığında CHP iktidardaydı, Kahramanmaraş olayları yaşandığında iktidar ortağı CHP'ydi. Bunları bilelim. Sivas olayları yaşandığında iktidar ortağı SHP, yani CHP'ydi. Bunları da bilmemiz lazım. Gazi Mahallesi olayları yaşandığında iktidar ortağı yine CHP'ydi. CHP bu olayları engelleyemediği gibi bu olayların hiçbirinin hesabını sormamış, peşine düşmemiş, takipçisi olmamıştır. AK Parti hiçbir sorumluluğu olmadığı halde tekrar ediyorum, Dersim katliamından dolayı özür dilerken, bu büyüklüğü gösterirken CHP başındaki genel başkana rağmen, bu özürü dileyememiştir. CHP'nin Alevi vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek için gayret sarf etmek yerine onları tahrik etmek için hangi kirli planların içinde yer aldığını da çok iyi biliyoruz. Türkiye genelindeki tüm Alevi kardeşlerimizin de CHP'nin bu kirli, bu tehlikeli oyununu görmelerini kendilerinden önemle rica ediyorum.
Kapıların işaretlenmesinden tutunuz, Reyhanlı saldırısına, Suriye'deki irtibatlarından tutunuz Gezi Olaylarına kadar CHP çok tehlikeli bir senaryoya aleni şekilde destek vermiştir, destek vermektedir. Şuanda hem gezi olaylarını kışkırtan, hem de Alevi vatandaşlarımızı sokağa dökmek isteyen, hem de bir mezhep çatışması çıkarmak için ellerinden geleni ardına koymayan televizyonu, gazetelerin sahipleri CHPli'lerdir. Bunları da bilmenizi istiyorum. Sokakta şiddet eylemcilerinin sırtını sıvazlayan da, polise ağır hakaret eden de, küfreden gençlere para veren de, Alevileri kışkırtacak twitleri atan da CHP'nin milletvekilleridir.
Alevi kardeşlerimizin bu oyunlara karşı son derce dikkatli olmalarını rica ediyorum. Millete yeni acılar yaşatmak isteyen, geçmişte yaptıklarını bugün tekrar etmek isteyen CHP'ye karşı Alevi kardeşlerimizin tüm aziz milletimizin dikkatli, duyarlı ve uyanık olmalarını rica ediyorum. Bu millet için Mevlana neyse Yunus Emre de odur, bu millet için Pir Sultan Abdal neyse Süleyman Çelebi de odur. Hacı Bektaşı Veli'yi, Akşemseddin'den, Ahmet Hani'yi, Mehmet Akif'ten, Fuzuli'yi, Nedim'den Karacaoğlan'ı Emrah'tan ayrı düşünmek mümkün değildir.
Her zaman söyledim, bugün de söylüyorum. Bütün bu isimler onlar gibi niceleri bu milletin hamurudur, mayasıdır, temelidir. Eğer bu isimlerden bir tekini çekip alırsanız, dışlarsanız, milletin gönül tellerini koparır, milleti temelsiz, dayanıksız bırakırsınız. Tarihin acılarını büyüterek değil, istikbalin umutlarını çoğaltarak geleceğe ilerlemek zorundayız. Acılara yeni acılar katarak değil, ortak paydaları çoğaltalark istikbali çoğaltmak zorundayız. Allah'ın izniyle bu topraklar üzerindeki her sorunu çözeriz, her engeli aşarız, her meseleyi hal yoluna koyarız. Çözülmez gibi görünen nice meseleyi çözdüğümüz gibi, çözüm yoluna koyduğumuz gibi bugün de yarın da aramızdaki her konuyu kardeşlik hukuku içinde bir çözüm yoluna inşallah koyarız."
"EĞER FAŞİST DİKTATÖR GÖRMEK İSTİYORLARSA MİLLİ ŞEFLERİNE BAKSINLAR"
Başbakan Erdoğan, Alevi vatandaşlara seslenerek, CHP'nin çirkin tahriklerine kapılmamaları gerektiğini söyledi. CHP milletvekili Hüseyin Aygün'e de cevap veren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bir kez daha Alevi vatandaşlarımızdan çirkin tahriklere, çirkin tuzaklara, tehlikeli senaryolara karşı çok çok dikkatli olmalarını rica ediyorum. Özellikle bir CHP milletvekilinin son derece sorumsuz, son derce tehlikeli biçimde yaptığı provokasyonlara karşı herkesin uyanık olmasını diliyorum. Bu milletvekilinin hem Türkiye'nin geneline, hem de şahsıma karşı ağır tahrik ve hakaretlerini biz yargıya taşıdık. Ancak burada şunu da ifade etmek durumundayız. Gerek bu milletvekili, gerek onun hemşehrisi olan CHP'nin genel başkanı adeta bozuk plak gibi sürekli faşist diktatör deyip duruyorlar. Kendilerine daha önce de defaatle ifade ettim; eğer faşist diktatör görmek istiyorlarsa aynaya baksınlar, geçmişlerine baksınlar. Bu kürsü o belgelerin şahididir, bunları hep gösterdik. Eğer faşist diktatör görmek istiyorlarsa emri altına girdikleri Suriye'nin Esed'ine baksınlar, eğer diktatör görmek istiyorlarsa genel merkezlerindeki milli şefin fotoğrafına, Dersim katliamının mimarı milli şeflerine baksınlar. İşte orada faşist diktatörü görürler."
"KILIÇDAROĞLU AVRUPALI LİDERLERLE MEKTUP MUHABBETİNE GİRDİ"
Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Avrupa Birliği'ne yazdığı mektupları da eleştirdi. "CHP ile Avrupa liderleri bu ara mektup muhabbetine girdiler" diyen Başbakan Erdoğan, "İçeride mezhep çatışması çıkarmak isteyenlerle dışarıdan bunu yapmak isteyenler tesadüfen mi böyle bir işbirliği yaptılar? Bu enteresan. Bunlar tabii hadiseler mi diye sormak lazım. Buna benzer onlarca örnek var. Tesadüf denilemeyecek, tevafuk denilemeyecek, doğal denilemeyecek onlarla gelişme, onlarca irtibat var" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, BBC muhabiri Selin Girit'i de isim vermeden eleştirdi. Başbakan Erdoğan, Türkiye ekonomisini hedef alan açıklamalarından dolayı tepki çeken Girit'e tepki göstererek şunları kaydetti:
"Allah aşkına bu nasıl bir gözü dönmüşlüktür, bu nasıl zihniyettir? Bir insan kendi ülkesine karşı böyle bir komplonun içinde yer alabilir mi, buna gazetecilik denilebilir mi? Buna basın özgürlüğü denilebilir mi? Bu zihniyet içinde bulunduğu geminin tabanına delik açma, o gemiyi batırmaya teşebbüs etme zihniyeti. Zaten bu işin başlangıcında da niyet bu.
Türkiye'nin düşmanları, bu milletin düşmanları böyle bir tavrın içine girebilir mi? Ama bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kendi ülkesine karşı böyle tehlikeli bir çağrı yapabilir mi? Mesele gezi parkı değil diyorlardı ya, evet mesele Gezi Parkı değil, mesele işte bu. Mesele demokrasiyi durdurmak, mesele Türkiye'yi durdurmak, mesele ekonomiyi durdurmak, mesele turizme ağır darbe vurup Türkiye'nin kaybetmesini sağlamak. 10 buçuk yıl değerli kardeşlerim bunu defalarca yaptılar. Ekonomi kötüye gitsin de, AK Parti yıpransın da Türkiye ne olursa olsun zihniyetini taşıdılar. Böyle bir zihniyete, böyle bir zihniyetin Vandallığına, barbarlığına karşı asla müsamaha göstermeyiz."
"BU OPERASYON TUTMAMIŞTIR"
Başbakan Erdoğan, Gezi Parkı olaylarıyla Türkiye üzerinde çok ciddi operasyon yapılmak istendiğini kaydederek, eylemlere katılanlar için "Türkiye'nin uluslararası gücü ve itibarı aleyhine çok kirli bir oyunda kullanıldılar ve maalesef aldatıldılar" diye konuştu.
Bu olaylarda Türkiye içindeki bazı medya kuruluşlarının Avrupa'daki ortaklarıyla irtibatlı şekilde çalıştıklarını ifade eden Erdoğan, "Bu operasyon tutmadı, rahat olun. Ekranları başında bizi izleyenler de rahat olsun, bu operasyon tutmamıştır. Türkiye üzerinde bu ameliyatı yapamadılar" şeklinde konuştu. Erdoğan, Türkiye'ye olan güvenin devam ettiğini ifade etti.
“ÇÖZÜM SÜRECİ HEDEF ALINDI"
Başbakan Erdoğan çözüm süreciyle ilgili olarak da değerlendirmelerde bulundu. "Bu gösterilerin hedeflerinden biri de hiç kuşkusuz başarıyla ilerleyen çözüm süreci olmuştur" diyen Erdoğan, "Çözüm sürecini sabote etmek, kardeşliğimizi sabote etmek için kullanılan bu gösteriler tam tersine kardeşliğimizi, birliğimizi de perçinlemiştir" dedi.
Terör meselesinin çözülmesiyle birlikte diğer tüm sorunların da çözülmeye başlayacağını ifade eden Erdoğan, "Bir Gezi Parkı olaylarıyla bize yöneltilen tehditleri gördük ve bunlar bertaraf oldu. Hukuk çerçevesinde bu tehditlerin üzerine kararlılıkla gideceğiz. Ama biz Gezi Parkı olaylarıyla bazı katmanlar tarafından verilmek istenen yanlış mesajları da çok iyi gördük. Bunların altında kimler var bunları da gayet net görmemize neden oldu" diye konuştu.
"Türkiye üzerinde hesabı olanlarla hukuk içerisinde hesaplaşıyoruz, hesaplaşacağız" diyen Başbakan Erdoğan, "Demokrasimizle hesabı olanlarla demokrasinin standartlarını güçlendirerek hesaplaşacağız" şeklinde konuştu. 76 milyonla hesaplaşmayacaklarını ifade eden Erdoğan, "76 milyonla helalleşerek yolumuza devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan, konuşmasının sonunda ise gelecek hafta Meclis Başkanlığı seçimleri olduğunu hatırlatarak partilere seslendi. Erdoğan, "İnşallah biz de adayımızı o gün orada vereceğimiz destekle belirlemiş olacağız. Salı günü de tam kadro halinde seçimlerde hazır bulunmanızı özellikle sizlerden rica ediyorum" diye konuştu.