Haklarındaki bazı iddiaları gündeme getirdiğim birtakım kişiler çeşitli kanallardan bana dolaylı tehdit mesajları iletmeyi sürdürüyorlar. Silahlı pozlar verip, manidar cümleler kuranlar, imalı paylaşımlarla Osmanlı tokadından bahsedenler, hatta biyolojik ablam üzerinden tehdit mesajı iletenler bile var. Kendilerine bir sözüm var demirden korkan trene binmez. Yine kendilerine tek bir tavsiyem var, sicilinden ve çapından şüphesi olan siyasi makamlara talip olmasın. Türkiye’nin en büyük ihtiyacı temiz siyaset, temiz bürokrasi, ahlaki ve entelektüel olarak layık olanların layık olduğu makamlara gelip; kaliteli, şüphesiz, şaibesiz hizmet verebilmesi; Fetö’nün siyasetten ve bürokrasiden temizlenmesi...
Gel gelelim siyaset sahnemizde her yönden soru işaretleri taşıyan şahıslar; kifayetsiz muhteris tarzlarıyla makamlara talip oluyorlar. İhtirası, hırsı ağır basan muhterisler, elbette kifayetsizliğinin farkında olmaz. Ama fark ettirmek bizim kamu yararına boynumuzun borcudur. İşin ilginç yanı bu gibi insanların hepsi benzer konularda kamuoyunu yanıltıcı beyanda bulunuyorlar, benzer konularda bilgisizliklerini belli ediyorlar. Sanki hepsi aynı tornadan çıkmış gibi benzeşiyorlar.
Sizlere önceki yazılarımda sözünü ettiğim 17-25 Aralık’ın hemen sonrasındaki Pensilvanya yolculuğunu ve 17-25 Aralık’ın birkaç ay öncesinde de maklubelere kaşık salladığını sosyal medyadan ilan ettiği için hakkında Fetö soruşturması açılan Ali Hancıoğlu bunlara bir örnek. Milletvekilliği, ilçe belediye başkanlığı gibi siyasi makamlara talip olduğu dönemde kendisi Açık Öğretim Fakültesi’nde tarım bölümü ön lisans (iki yıllık) eğitimini bile yıllardır tamamlayamamış olduğu halde; lisans öğrencisiymiş gibi bir özgeçmiş tanıtımına girişmişti. Kendisinin ilkokul 2. sınıf düzeyinde Türkçe bilmesi; “sadece” sözcüğünü bile her defasında “sağdece” olarak yazması; doğru yazılışını bu yaşına kadar öğrenememesi eleştiri konusu olmuştu. Aslında tüm bunlar malumun ilanıydı da; Ali Hancıoğlu “malum” sözcüğünü de “mağlum” olarak yazıyordu.
Şu sıralar Ak Parti Mamak İlçe başkan adayı olarak muhtar muhtar dolaşan Serkan Taştan da Dr. unvanını kullanıyor. Doktora mezunu olduğunu iddia ediyor. Oysa ki kendisinin Türkiye sınırları içerisinde kullanabileceği, YÖK’ün tanıdığı bir doktora unvanı maalesef ki yok. Zaten bu zatın, dilimize hakimiyetinin “Sağdece Ali Hancıoğlu seviyesi”nde olduğunu “razı” kelimesini bile “rağzı” olarak, “program” kelimesini “proğram” olarak, “aşure” kelimesini “aşüre” olarak yazdığı paylaşımlarından anlıyoruz. Tüm bu zatları olur olmaz yerde “ğ” kullanmaya iten dürtünün, onlardaki bu “ğ” düşkünlüğünün sebebini de ayrıca analiz etmek lazım. Bu arada Türkçe’nin anasını ağlatma alanında uzmanlaşmış doktorlarımızın; Mamak’ta bir banka şubesinde çalışan biyolojik ablamı işyerinde rahatsız ederek, onun üzerinden bana tehdit mesajları iletip, racon kesmeden önce; sosyal medyada bu hafta üst üste “rajon” olarak yazdığı kelimenin doğru yazılışını öğrenmesini beklerdim. İnşallah öğrenecek doğrusunu, en azından artık “inşeallah” yazmayacak diye bekliyoruz.
Konumuza dönersek; insanların Fetö’nün çaldığı sorularla, kul hakkıyla profesör bile olduğu; yargıdaki Fetö borsasının, akademide parayla tez yazdırılıp akademik unvan alma borsalarının konuşulduğu bir ülkede yaşıyoruz. Tabii ki Serkan Taştan isimli arkadaş bunları yapmamış. Bu arkadaşın yaptığı St. Clemens Üniversitesi adında bir uzaktan eğitim kurumundan Türkiye’de geçerli olmayan doktora derecesini yani doktor unvanını almak ve bunu Türkiye’de geçerliymiş gibi kullanmaktan ibaret. Serkan Taştan, kendi açıklamalarına göre Atılım Üniversitesi’nde de halen doktoraya devam ediyormuş. O üniversiteden bu Türkçe seviyesiyle hakkıyla unvan alabilirse kullanabilir ama bu şekilde haksızca bir unvanı Türkiye’de kullanmak hangi etik anlayışa sığıyor soruyorum kendisine?
Tabii istihbaratımız bunlardan ibaret değil. Serkan Taştan isimli şahıs neden Ankara’da yaşamadığım halde, Ankara siyasetine burnumu soktuğumdan söz ediyormuş. Kendisi bu sözünü yemek istemediği için olsa gerek Kayseri ve Ankara’nın plakalarından oluşan instagram kullanıcı adını sadece Ankara plakalı bir hale getirmiş. Kusura bakmasın vatandaş olarak hepimizin sorumluluğu Türkiye’nin tamamıdır. Kaldı ki ben Ankara doğumlu ve Ankara’da epey zaman geçiren bir insanım. Dahası Ankara başkentimiz. Daha da önemlisi elimde kalan tek biyolojik yakınım ablam yıllardır Ankara Mamak’ta yaşıyor ve çalışıyor. Her şey bir tarafa daha birkaç ay öncesine kadar Kayseri Bünyan belediye başkanlığı düşünen siz değil miydiniz Serkan Bey? Ondan önce de Ankara’dan milletvekilliği aday adayıydınız. Ne istediğinize bir karar verebilseniz de; biz de anlasak. Özetle siz Kayseri’de yaşayıp Kayseri Bünyan’a belediye başkan adayı olsaydınız veya ablam İstanbul’da çalışıp, yaşıyor olsaydı belki Ankara siyasetine fazla müdahil olduğum argümanınız bir dereceye kadar doğru olabilirdi. Bizim tavrımız, çizgimiz, mücadelemiz belli de sizlerin ne yaptığınız belli değil!
Muhalefetin “hak, hukuk, adalet” sloganıyla; iktidar partisinde siyasi ikbal peşinde olan sizsiniz. İnançlar ve manevi değerler üzerinden siyaset yapılmasına karşıyım dediğiniz halde 7/24 inançlar ve manevi değerler üzerinden siyaset yapan sizsiniz. Gerçekten yerel seçim öncesi hemşehriniz Özhaseki’yi desteklerken, Ak Parti seçim kampanyasının içinde yer alırken; Ak Parti’nin üç büyükşehiri ve pek çok büyükşehiri kaybettiği belli olduktan hemen sonra 3 Nisan günü; “keser döner sap döner, bir gün hesap döner; dün ulaşılmaz makamlarda olduklarını zannedenler bugün taptığınız makamlar size de kalmadı, Allah sizin gibileri ıslah etsin” diyerek kimleri hedef aldınız? Görünen o ki daha önceki yazılarımda sözünü ettiğim Ali Hancıoğlu ve Mevlüt Öner’deki yerel seçim sonrası 180 derece keskin siyasi savrulmalar, dönüşler ile Serkan Taştan’ın bu açıklamaları arasında da bir paralellik, aynı tornadan çıkmış bir benzerlik bulmak zor olmasa gerek.
Yazımı Serkan Taştan’a yönelik son birkaç can alıcı soruyla bitiriyorum; sanırım Dursun Tanrıverdi bacağınız olur, bu şahsın Fetö’yle iltisakı var mıdır, varsa iltisakı nedir? Halen hakkında adli kontrol kapsamında yurtdışı çıkış yasağı olduğu, Fetö’den yargılandığı iddiaları doğru mudur? Fetö’nün Beypazarı’nda inşaat imamı olduğu iddiaları doğru mudur? Beypazarı’nda Mansur Yavaş’ın inşaatını yaptığı doğru mudur? Bacanağınızın Beypazarılı Ali Hancıoğlu ile de, onun birlikte Pensilvanya’ya gittiği kayınbiraderi Mesut Orbay ile de ahbap olduğu aşikar; hep beraber aynı maklubeye kaşık salladığınız oldu mu, Pensilvanya yolculuğuna katıldığınız oldu mu? Sizin gibi Kayseri Bünyanlı olan; Fetö’nün Diyarbakır’da havacı askerlerden sorumlu mahrem imamı olduğu iddia edilen; Fetö üyeliğinden 8 yıldan fazla ceza alan Mahmut Tanrıverdi neyiniz olur? Şimdilik başka sorum yok, umarım sorun yoktur.