Ülkemiz her şekilde verimli bir ülke olmasına rağmen bugünlerde nerdeyse her şeyi ithal etmek durumundayız. Üretici zor durumda. Tüketici zor durumda. Sadece zor durumda olmayan aracalar… Ekonomi, dinamik bir süreç içinde oluşur ve gelişir. Sorunlar hep vardır ve olacaktır. Önemli olan önlem alırken ve politikalar belirlerken, önceliklerin iyi tespiti ve zamanlamanın doğru yapılmasıdır ve ekonomik sorunların, ekonomik kurallar içinde çözümüne çalışılmasıdır.
Türkiye gibi gelişen bir ülkenin önceliğinin her zaman ekonomi, üretim ve istihdam olması gerekiyor. 2015'de yapılacak genel seçimlere kadar ülkemizin önünde çözüm bekleyen sorunlara, gerçek gündemimize yoğunlaşmamız gerekiyor. Uzlaşmacı bir siyasal yönetimle piyasaların tekrar canlanacağına inanıyoruz. Eskiden beri Türkiye’de izlenen kültürel, sosyal, siyasal ve ekonomik kalkınma politikaları, çözüm üretmek yerine daha büyük problemleri beraberinde getirmiştir.
Halbuki yaşanan problemlere çözümler bulmak bütün hükümetlerin görevidir. Bu problemlerin başında, eğitim, ahlaki çöküntü, borçlanma, pahalılık, terör vs. gelmekte…Türkiye'de son 10-12 yılda gerçekleştirilen reformlarla mesafeler alındıysa da, on yıllarca biriken sorunların ağırlığı halen ciddi olarak hissedilmektedir. Bunca sorun içerisinde, bölgenin en stratejik ülkelerinden biri olan Türkiye'nin bu sorunlara kayıtsız kalması, eski/kronik kayıtsızlık siyasetini sürdürmesi mümkün değildir.
Yeni ve gerçekçi; hayalcilik ve maceracılıktan uzak, stratejik manevra kabiliyetini genişleten donanımlı/aktif kadrolara ve siyaset tarzına ihtiyaç hissedilmektedir. 12 yılda Türkiye ekonomisinin istikrarlı ve hızlı bir şekilde büyüdüğü gerçeğini göz ardı edemeyiz... Yeni dönemde ise yeni hükümeti bekleyen sorunlar arasında; PKK sorununun yanı sıra, komşu ülkeler Suriye ve Irak'taki çatışmaların olumsuz etkilerinin Türkiye'ye sıçraması ve AB üyeliği yolundaki zorlu yürüyüş, başta gelen mevzular olarak dikkat çekiyor.
Yeni hükümetten ülke içinde beklentilerin bir diğeri, çalışan kesimlerin refah seviyesinin yükseltilmesi… Herkesçe bilinen bir gerçek, son yıllarda memur, işçi ve emeklilerin maaşları reel olarak erimiş; ekonomik büyümeye rağmen işsizlik artmıştır. Bu da ülkemizde gelir dağılımında adaletin bozulmasına, zenginin daha zengin; fakirin daha fakir olduğu, yoksulluğun arttığı bir sosyal yapının ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Bu bakımdan yeni dönemde, çalışanlara yeni haklar kazandırılacağı, sosyal devlet uygulamalarının artırılacağı, çalışan ve emekli kesimin milli gelirden daha fazla pay alacağı, istihdam odaklı ekonomi politikalarının benimsenmesi esas olmalıdır.