Genç Türkiye Cumhuriyeti 1925 yılında adeta devrim
niteliğindeki 552 Sayılı Yasa ile ?Öşürü' kaldırmış ve ?Hazine' arazilerindeki
mülkiyet haklarından kullananlar lehine feragat etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti
ilk Orman Yasası'nı 1937 yılında 3116 sayı ile Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'nda
çıkarmıştır. Bu kanun liberal bir
orman kanunudur.
Bu kanunla ormanlarada özel mülkiyet tanımış, ormanın
vatandaşlarımızın ilgisi ve sevgisi ile gelişeceği öngörülmüştür. Bu yasanın
60, 61 ve 62. maddelerinde vakıf ormanları, 63. ve devamı maddelerinde ise
şahıslara ve kurumlara ait ormanlar yer almaktaydı. Şahıslara ve kurumlara ait
taşınmazlar üzerinde bulunan ormanları mülk sahiplerinin özel ormanı olarak
kabul ediyordu.
1924 yılı mübadele Kanunu ve 1925 yılındaki öşürün
kaldırılması hakkındaki Kanunlarla vatandaşlar kendilerine devlet tarafından
verilen yerlerin tapularını almışlar, bu tapulardan orman sınırları içerisinde
kalanlar bu yasaya göre özel orman olarak kendi uhdelerinde kalmıştır.
1938 yılında Atatürk'ün ölümünden sonra İsmet İnönü
döneminde 1937 tarih ve 3116 sayılı yasa gereği orman sınırları tespit edilirken kadimden beri ziraat alanı
olan, tapusu devletçe iskanen tevzi ile dağıtılan tarım arazileri de orman kadastro komisyonlarınca orman
sınırları içerisine alınmıştır.
İsmet İnönü Cumhurbaşkanlığı döneminde 1945 tarihinde adeta
karşı devrim niteliğinde 4785 sayılı yasa ile Özel Ormanları
devletleştirmiştir. 4785 sayılı yasanın 1. maddesinde "Bu kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte var olan gerçek veya tüzel, özel kişilere vakıflara ve köy,
belediye, özel idare kamu tüzelkişilerine ilişkin bütün ormanlar bu kanun
gereğince devletleştirilmiştir" denilmiştir.
4785 sayılı yasa, hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayan
antidemokratik hükümler içermektedir. Bir hukuk Devletinde, bireylerin mülkiyet
hakları ancak kamu yararının gerektirdiği ölçüde ve tam bir bedel ödenerek
kısıtlanabilir veya ortadan kaldırılabilir.
Bu ilke, 1924 den itibaren anayasalarımızın ve Avrupa İnsan
Hakları sözleşmesinin de hükmüdür. 4785 sayılı yasaya göre özel ormanı
devletleştirilen tapu sahiplerine devletleştirmeyle ilgili hiçbir tebligat
yapılmamıştır.
İkinci Dünya Savaşı'nın etkisinin tüm ağırlığıyla sürdüğü
1945 yılının zor koşullarında, katır sırtında kasabaya gidebilen orman
köylüsünün, Resmi Gazete'de yayınlanan bir yasadan haberdar olmasını ve süresi
içinde yasal yollarına baş vurarak hakkını aramasını beklemek olanaklı
değildir. Bu nedenle, devletin, "Ben yasayı Resmi Gazete'de yayınlamakla,
tapulu mülkünü devletleştirdiğim şahıslara tebliğ ettim" diyerek işin içinden
çıkması adil bir davranış değildir.