1990′lardan sonra gerek kanal sayısının, gerekse program çeşitlerinin artmasıyla, yaşamın temel parçalarından biri haline gelen televizyonu, girdiği tüm toplumlar gibi Türk toplumu da çok sevdi. Sadece çocuklar değil, her yaştan insan kendisine televizyonda seyredecek bir şeyler buldu. Zamanla bu seçimler vazgeçilmez bir konum kazandı. Öyle ki, anneler evlerinde kendi işleriyle meşgulken, çocukların sorun çıkarmadan oyalanmaları için, televizyonu bir araç olarak kullanıyorlar. Üstelik çoğu anne baba, televizyonun çocukları için çok zararlı olduğunu bilse bile, onları uzak tutmayı başaramayıp sadece çocuğun seyrettiği programları kısıtlamakla yetiniyor.
Türkiye’de televizyon dizileri son yıllarda sıkça tartışılıyor. Dizilerindeki tema, sanatı, felsefesi ve mesajı gençler açısından ciddi problemler içeriyor. Bu nedenle bu dizilerin genelinde toplumu ve toplumu ayakta tutan aile yapısını ve geleceğimizin teminatı olan gençlerimiz üzerinde olumsuz etkiler yaptığı yapılan araştırmalarda ortaya çıkmakta.
Televizyon dizileri yapımcıları sadece reyting kaygısı ve para kazanma arzusuyla dizileri çekmiyorlar. Hiç şüphesiz bunların bir gayesi var. Şöyle bir izlendiğinde, televizyon dizilerinin birçoğunda işlenen ortak temanın toplum değerleriyle taban tabana zıt konular olduğu görülüyor. Dizilerin çoğunda aile mefhumu ihmal ve inkâr ediliyor. Nikâhsız hayatlar, zina, çarpık ilişkiler, aldatma, lüks hayat, emeksiz kazanç, zengin kız fakir oğlan gibi mefhumlar adeta teşvik ediliyor.
Toplum nezdinde kabul görmeyen ve ahlâk anlayışımızı sorgulatan bu tür ilişkiler, neden sıklıkla ekranlara getiriliyor? Bir dizi tuttu diye benzerleri mi çekiliyor? Kültürel değerlerimizi korumak için son derece dikkatli olmak durumundayız. Televizyonlarda yayınlanan özellikle belli diziler (!), çarpık ilişkiler, kötü örnekler ve ahlak dışı gayrimeşru yaşantılar, gelenek ve kültürümüze aykırı davranışlarla toplumun dengesini bozmakta. Dikkat ederseniz özellikle de cinsel suçlarda artış var… Yapılan dizilerde toplumun kültürel dinamiklerine dinamit konulduğu gibi geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimiz yanlış yönlendirilmekte, düne kadar kutsal gördüğümüz değerler ayaklar altına alınmakta.
RTÜK’e yapılan şikayetlerin yarıdan çoğu bu diziler zerine. Şikâyetlerde iki kat artış var. Çünkü dizilerde ciddi oranda bir marjinalleşme söz konusu. ‘Fakat bu diziler çok izleniyor’ diyebilirsiniz. Ama çok izlenmesi, konu edileni meşru kılmaz. Bunların yanında dizilerde sıklıkla erotizmin işlenmesi, sinirlenen birinin elindeki eşyaları sağa sola savurması özellikle gençleri olumsuz yönde etkiliyor. Buradan örnek alıp saldırganlaşıyorlar. Maalesef millet olarak dizi kolik olduk. Hemen herkesin takip ettiği en az birkaç dizi bulunuyor. Zira her yıl onlarca yeni dizi televizyonlarda boy gösteriyor.
İzleme oranı yüksek olduğu (prime time) saatlerinde ekranlarımıza konuk olan gençlik dizilerinde çoğu zaman masumiyet, aşk ilişkileri, sefahat ve sefalete vurgu yapılıyor. Televizyon dizileri bir şekilde kitleleri etkileme, biçimlendirme, manipüle etme amacıyla yapıldığı izlenimi veriyor. Herkes dünyayı kendi penceresinden görüyor, fakat bu pencerenin sadece kendine ait olduğunu fark edemiyor.
Sosyal dengeyi koruyup kollayan devlet bunu yasalarla engellemeli. Gençlere kötü örnek olan dizilere kıstas ve standart getirilmeli. Medya kuruluşları da, nesillerin doğru ve düzgün eğitilmesi ve muhafazası için azami gayret göstermek zorundadır. Çünkü medyanın bir görevi de; toplumun güzele ve iyiye yönlendirilmesinde özen göstermesidir.