Piyasada ticari meta haline gelen evrenden istemenin yollarını anlatan ne kadar çok yerli ve yabancı kitaplar var. Aşağı yukarı hepside aynı şeyleri anlatır. Benimde çok defa kullandığım ‘İste olsun’ cümlesini kim bilir ne çok kez duydunuz. Fakat bu cümle söylendiği kadar basit değil. Bu cümlenin altında nerdeyse sistemin sırrı yatmakta. Bir önceki yazım Paranormal olaylar ve Frekanslar da bu konuya değinmiştim. Biraz konuyu açalım. Kitaplar nerdeyse ezberlendi,yazarlarının yada bu konuyu bilenlerin seminerleri,eğitimlerine gidildi fakat sonuç ne ? Genelde aynı yerdesiniz. Okurken veya dinlerken motive oldunuz.Tüm bunları yapabileceğinize inandınız.Kendi hayatınıza yaşadığınız olumsuzluğa geri dönünce siz yine aynı yerdesiniz. Neden? Çünkü bir takım teknikler içeren özel motivasyon cümlelerinin verdiği coşku bitti. Oradaki sır o coşkunun devamında. Ne demiştik duygularla çalışan bir sistem var. Coşku bu sistemi çok rahat harekete geçirebilecek bir duygu. Devamını sağlayabildiğinizde değil kaderinizi, dünyayı değiştirebilirsiniz. Ama uzun süre aynı duygu durumunda kalamazsınız. Bizler bu gezegende tek yaşamıyoruz. Ailelerimiz, arkadaşlarımız, okulumuz, işimiz, mahallemiz, semtimiz, şehrimiz,ülkemiz,komşu ülkeler ve tüm Dünya. Etrafımızda ki insan ve olayların üzerimizde etkisi tabi ki vardır. Buna birde her zaman karşımıza çıkan bilinçaltı kodlamalarını da ekleyin. Zaten bu kodların çoğunu oluşturan saydığımız topluluklardır.Tabi sistemde algı yönetimi için kullanılan teknikleride atlamayalım. Bireysel bilinçaltı kodlamaları konusuna çok girmeyeceğim bu konu çok kez ele alındı. Kollektif bilinçaltı konusunu inceleyelim. Her şey düşüncede başlar sözünü biliyorsunuzdur.Bu düşüncelerin oluşmasında kollektif bilinçaltının rolü oldukça büyüktür. Okuduğum bir araştırmayı paylaşayım sizlerle ; Avrupa ülkelerinde fare fobisinin en yaygın fobiler arasında olduğu belirtiliyordu. Peki neden Avrupalılar’da çiçek fobisi görülmez de fare fobisi yaygındır. Bu konuda görüşü alınan psikologlar şöyle diyor: “Bunun nedeni muhtemelen Avrupa’da orta çağda yaşanan veba salgınlarıdır. Veba salgınından dolayı İngiltere’de bir zamanlar nüfusun % 40’ı ölmüştü. Demek ki bazı olaylar kolektif bilinçdışımızda fobi olarak kalabiliyor.” Jung’a göre bir insanın yılandan ya da karanlıktan korkması için yılanla karşılaşmış ya da karanlıkta kalmış olması gerekmez. Yılandan ya da karanlıktan korkma eğilimleri, atalarımızın kuşaklar boyu yaşantıları sonucu bize aktarılmış ve beyin dokumuza işlenmiştir. Dev bir hafıza düşünün varoluştan bugüne kadar tüm canlıların yaşamları ilkel çağlar,dinler,uygarlıklar,acılar,savaşlar,felaketler,yoksulluklar,iyi veya kötü her şey burada kayıtlı. Açlıkla ve savaşlarla acılar yaşamış toplumlarda kıtlık bilincinin yerleşik olması muhtemeldir.Bu bilinçaltı kodlarını taşıyan bireyin parayla ilgili yaptığı olumlamalar kısmen işe yarayacaktır. Peki tüm bu kodlar değişmez mi ? Tabiki değişir.Düşüncenin,zihnin gücü artık bilim çevrelerince de kabul edilen bir gerçek.Bu kodların varoluş kaynağıda yine düşünce değimliydi ? Aynı yöntemle değiştirilebilinir. Zihin bizlerin hayatını belirleyen milyarlarca düşünce yaratır. Eğer zihni bilinçli kontrol edersek işimize yaramayacak düşünceler üretmeyecektir.Tabi buda olumsuz duygu üretimini oluşturmayacaktır.Dolayısıyla yaratımı kontrolsüz yapmayacaktır.Kısacası eğer istediğiniz hayatı yaşamak istiyorsanız Bilinçli olmak,bilinçli yaratımlar yapmalısınız.Burada ki en önemli püf noktası hayal etmektir.Hayal kurmaktan korkmayın.Tanrının bizlere büyük lütfudur ‘ hayal ’Ancak bu şekilde ne istediğinizi belirlersiniz.Hayal kurmak bir çeşit psişik var etme halidir.Metafiziği harekete geçirmedir.Bu gücün farkında mısınız ? Genelde yapılan kişisel, toplumsal veya atalardan gelen kodlarla sürekli korkularla yaratım yapmaktır. Bu sanki nesiller boyu devam eden kademsizlik gibidir. Kimse farkına varmadan yüz yıllarca kolektif bilinçten veya genlerden bilgiyi çekerek var etmeye devam eder. Bunu dönüştürmek bilinçli zihinle mümkün. Çünkü ‘ Evren sabit değil,değişkendir.’ Konuyu biraz daha açarsak, ister olumlu ister olumsuz olsun tüm hayallerimiz, düşüncelerimiz,duygularımız,eylemlerimiz evrenin hafızasında depolanır. Bunun adına evrenin hafızası veya kollektif bilinç adını koyabiliriz. Temelde her şey düşüncede başlar ilkesinden yola çıkarsak hepsinin kaynağı düşüncedir yani zihindir.Düşüncenin öyle muazzam bir rezonansı/frekansı var ki etrafımızda ki her şeyi etkileyebilir.Bilinmeyen,tanımlanmayan her şeye metafizik denir.Metafizik alemini oluşturan bizlerin duygu ve düşünceleridir.Aslında hayal ve yaratımlarımızla var ederiz.Korktuğumuz her şey orada bedenlenir, bir hal olarak karşımıza veya bizimle aynı frekansa sahip başka birinin karşısına çıkar.Yani dolaylıda olsa hepimiz birbirimizin enerji alanından etkileniriz. Bu da Dünya da neden savaşların,açlıkların son bulmadığını açıklıyor sanırım.Yaşanılanların kendi yaratımınız olduğu gerçeğini genelde kabul etmek güçtür.Kabul sorumluluğu beraberinde getirir.Hayatın sorumluluğunu almaktır.Oysa kolay olan birilerini,kaderi ve en çok da Tanrı yı suçlamaktır. Suçlu O …Bize bu hayatı O layık görmüştür.Yada tam tersi suçlama yerine bana bu yazılmış çekmeliyim diye aşırı kabulleniş.Ortak noktası ise sorumluluğu almamaktır. Bu bakış açısıyla hayatınızda olan her şeyi tekrar gözden geçirin ve kendinize layık gördüğünüz hayatı tekrar var edin. Her toplumun,her inancın,hatta her ailenin dahi Metafizik alemi birebir aynı değildir.Algıları farklı olduğu için yaratımlarıda kısmen farklılıklar gösterir. Her birey önce kendi hayatına olumlu bir şekilde yön verirse aileden başlayarak toplumun her kademesinde iyileşmeler olacaktır.Bunu en mümkünleştirecek şey ise kuvvetli imgeleme çalışmalarıdır.Hayal den de öte yaşıyor gibi hissetmek.Bu hem zihni,hem duyguları,hem fizik hemde metafizik alemini kontrol edebilecek muhteşem bir güçtür.
“Eğer evrenin sırrını bulmak istiyorsan, enerji, frekans ve titreşim açısından düşünmelisin” –Nikola Tesla
“Titreşimleri duyularımızla algılayabileceğimiz şekilde indirgenen enerjiye madde deriz. Madde diye birşey yoktur.” –Albert Einstein