Geçen hafta İstanbul genelinde etkili olan gök gürültülü sağanak yağış, kentte hayatı olumsuz etkiledi. Sabah saatlerinde etkili olan gök gürültülü şiddetli yağış nedeniyle yollarda su birikintileri oluşurken, sürücüler zor anlar yaşadı. Trafik yoğunluğuna neden olan sağanak, yol üzerindeki bazı ağaç ve direkleri de devirdi. Üsküdar'da her yağmurda yaşanan görüntü yine yaşandı. Kara ile denizin birleştiği semtte, vatandaşlar sel birikintisinde resmen yüzdü. Yağmur, bir doğa olayıdır, kentleşme ve imar konularında yapılan yanlışlar doğa olayını doğal afete çevirmekte. Tıpkı depremde olduğu gibi. Siz plansız, programsız, hiçbir bilimsel kabule dayanmadan imar planları hazırlarsanız; dere yataklarını yapılaşmaya açarsanız; imarsız kentler yaratırsanız, kaçak yapılaşma ve sağlıksız kentleşmeye dönüşen tasarruflarda bulunursanız; kentleri imarsızlığa ve sağlıksız yapılaşmaya mahkum ederseniz; yolları, köprüleri, barajları inşa ederken kentlerin yeşil alanlarının, su havzalarının korunmasını asli sorumluluk saymazsanız, alt yapı yatırımlarını ihmal ederseniz, bugün karşı karşıya kaldığımız görüntü kimse açısından şaşırtıcı olmayacaktır. Betona teslim edilen bir kentin yağmura teslim olması kaçınılmazdır. Yapılaşma faaliyetlerinin bilimsel bilginin ışığında yeniden düzenlenmesi ve mevcut yapıların ise bu gibi olumsuz durumlardan etkilenmemesini sağlamak için rehabilite edilmesi önemli ve hayatidir. Bir de nükleer santral yapmaya kalkıyoruz- güldürmeyin ya…Herhangi bir afette açıklama da hazır; 'Takdir-i İlahi'…
Son sel olayı İstanbul’a özgü bir durum değil…Hemen her kentimiz bu durumda… Rant peşinde, bilim karşıtlığı, hileli ihaleler, cehalet, hurafelere inanma… On beş dakika içinde sokakları sel götürdü. Metroyu su bastı, yollar ırmak oldu, trafik ve hayat kilitlendi. Üzülerek ifade etmek gerekir ki şehrin altyapısı berbat... Yıllarca ihmal edilmiş, hiçbir zaman ilerisi düşünülmeden alt yapıya verilmeyen önem, sadece bina yapalım, insanları doldurup güzelim İstanbul’u 20 milyon nüfusa çıkarmak. Dua edelim de insanlar ölmedi. Tabii şimdilik… Biz çok yol yapıyoruz, ama doğru düzgün, dayanıklı, su giderli vs. yol yapamıyoruz. Kusura bakmayın da elbette metroyu su basmaması lazım...O kadar betonu plansız programsız dikip yeşil alanları yok ederseniz muhakkak doğal döngü allak bullak olur. Meteoroloji uzmanının şu uyarısına bakın: 1.60’tan kısa olanlar sokağa çıkmasın !!! İnsan gülsün mü üzülsün mü… Az gelişmiş ülkelerin özelliklerinden biri de, bu ülkelerde altyapının yetersiz oluşudur. Altyapı bir ülkede bulunan; kara ve demiryolları, köprüler, limanlar, barajlar, su kanalları, hava alanları, okullar, hastaneler ve benzerleridir. Altyapı kuruluşları, doğrudan doğruya bir şey üretmemekle birlikte ulusal üretimin tümünü kolaylaştıran donatımlardır. Altyapı kuruluşları olmadan bir ülkenin kalkınması herhalde olanaklı değildir.
Tüm gelişmiş ülkeler önce altyapı yaparak kalkınmışlardır. Hatta bu altyapı kuruluşlarından bazıları, bazı ülkelerin kalkınmasında öncü sektör olmuşlardır. Örneğin, altyapı; Fransa, Almanya gibi Avrupa ülkeleri ile ABD, Kanada ve Rusya gibi ülkelerin kalkınmasında böyle etki yapmıştır. Azgelişmiş ülkelerde göletler, barajlar ve su kanalları ya hiç yoktur ya da çok azdır Bu sebeple, bu ülkelerde tarım tamamen hava koşullarına bağlıdır. Kuraklık dönemlerinde ise, göletlerden, barajlardan sulama sistemi bulunmadığından, Etyopya ve Somali'de olduğu gibi sırf açlık yüzünden toplu ölümler görülebilir. İşte altyapı kuruluşlarının yetersizliği, değinilen sorunlar nedeniyle azgelişmişliği sürekli hale getirdiğinden, aynı zamanda geri kalmışlığın da bir nedenidir. Yağmur başta İstanbul ve Ankara gibi metropoller olmak üzere ülkenin yarısı ‘çökertti’. Yakın zamanda çıktığımız yerel seçimlerde övüle övüle bitirilemeyen hizmetlerin nasıl temelsiz olduğunu doğa kanıtladı. Yollar, köprüler çöktü, çatladı. Ankara Metrosu, sulu bir şekilde tarihe geçti. Alt yapı bir medeniyet, bu anlamda bir büyüklük göstergesidir! Doğa insan gibi değildir, gerçekçidir!
Evet... Her gün metrobüsle yolculuk yapan bir milyona yakın kişi, işte bu sorunlarla boğuşuyor, daha işine, okuluna gitmeden sinir küpüne dönüyor. Yağışlı havalarda ise, metrobüs yolcularını daha da büyük bir eziyet bekliyor. Zira birçok durağın, duraklara giden üstgeçitlerin üzeri açık. Hal böyle olduğundan, yolcular yağmur altında dakikalarca bekliyor, sırılsıklam oluyor. Tıpkı son yağmurda olduğu gibi... Kent genelinde etkili olan sağanak yağış, en çok metrobüs yolcularını perişan etti. Zaten aşırı kalabalık olan, adım atmanın dahi mümkün olmadığı istasyonlarda dakikalarca yağmur altında bekleyenler, bu rezilliğe isyan etti. Üstgeçitler berbat bir durumda. Çok dar olan geçitler, yolcu yoğunluğunu kaldırmıyor. Merdivenler dik, çoğu durakta asansör yok. Geçitlerin büyük bir kısmının üstü kapalı değil. Yolcular yağmurda, çamurda ne yapacak diye düşünen yok. Duraklara giden köprüler o kadar kalabalık oluyor ki şemsiye açmak bile mümkün değil. Çoluk-çocuk genç-yaşlı herkes yağmurun altında kalıyor. Zor bela durağa ulaştık diyelim. Orada da durum farklı değil. Sözde durakların üzerinde bir koruma var ama öyle kalabalık oluyor ki yolcular bu korumanın dışına taşıyor ve insanlar ıslanıyor… Ayrıca, tüm metrobüsler dolu geldiğinden metrobüse binebilmek için dakikalarca insanlar bekliyor.Görüyoruz ki metrobüs hayata geçirilmeden önce, altyapısı oluşturulmamış. Duraklar bile belli bir standartta değil. Metrobüsü hizmete sokmakla iş bitiyor mu? Bu problemler nasıl giderilecek? “Bir aylık yağış bir saatte yağdı” filan dememeli; alt yapı en az 100 yılda yağabilecek en şiddetli yağışa göre tasarlanıp inşa edilmelidir.