Türkiye ilginç bir siyasi yıla girdi. 2014 ve 2015, muhtemelen Türkiye açısından çok belirleyici olacak. Bu sürecin en ilginç aktörleri, belki de siyaset dışı oyuncular olacak. Sivil toplum kuruluşları, cemaatler ve basın muhtemelen en kritik noktadalar. Ana akım medyanın hareket alanı giderek daralırken, yerel basının gücü sürpriz bir biçimde tabandan artıyor.
İnternet medyası dünyanın pek çok yerinde yerel gazeteleri kapanmaya mecbur etti. Ama Türkiye, Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerde, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yerel basın hala çok güçlü. Bunun sırrı yerel medyanın çok kişiye erişim gücünde olması. Bazı yerel gazeteler pek çok dünya başkentinde yeni bir akım başlattı.
Bu gazeteler bedava dağıtılıyorlar ama o kadar çok reklam alıyorlar ki… Dolayısıyla onlarca kişiyi istihdam edebilme şansları var. Süpermarketler, metro istasyonları, ünlü kahve zincirleri bu tip gazeteleri bedava dağıtarak bir anlamda okuma alışkanlığını canlı tutuyor, dijital medya dışında bir alternatif yaratıyor.
Gelelim ülkemize… İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde gazete okuma alışkanlığı maalesef gittikçe azalıyor. Ulusal gazetelerin birçoğunun tirajları her geçen gün azalmakta… Anadolu yakasının Maltepe, Beykoz, Üsküdar, Kartal gibi semtlerinde kahvehanelerde, büfelerde insanların ellerinde yerel gazeteleri sıkça görüyorsunuz.. Bu okurlar, ilçelerinde ne olduğunu merak eden, kimin siyasete gireceğini öğrenmek isteyen insanlar. Dolayısıyla yerel gazeteleri tercih ediyorlar.
İnsanlar gazetelerde kendi hayatlarını görmek ister. Ne var ki Türkiye’de medyanın belki de en büyük sorunu burada. Başka hayatlar, başka dünyalar, satın alınamayacak evler, paraların yetmeyeceği residance, alışveriş merkezleri… Bunlar bizleri çevreledikçe gerçek olana, bizden olana ihtiyacımız daha da artıyor.
Günümüzde, mahallemizde hala ayakkabı tamircisi, bakkal, terzi bulunması büyük bir lükstür. Yerel olan bizden olandır. Bütün renkleri ve farklılıklarıyla içinde yaşadığımızdır. Bu nedenle yerel basın çok çok önemlidir. Bizim olanı, yani yerel medyayı hep yaşatmak gerek. Bizden sonra gelecek çocuklarımız ve torunlarımız da görebilsin diye…