Belediyeler, ülkemizin sosyal refah düzeyinin yükselmesinde etkin, hareket kabiliyeti yüksek ve en önemli kurumlarıdır. Belediyelerde görev alacak kişilerin ehliyetli, liyakatli ve vicdanlı kişilerden oluşması sorumluluklarını verimli olarak gerçekleştirilmesinin önemi günümüzde zorunluluk halini almıştır.
Belediyelerin hizmet merkezinde, insan vardır. İnsanın bedensel, ruhsal ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanması vizyonunu oluşturur. Yerel yönetimler sosyal projeler ve sosyal hizmet modellerinin uygulandığı hizmet merkezleri yaptıkları halde bunların halk tarafından ne kadar kabul gördüğü ve ne kadar kullanıldığı tartışılır.
Çünkü dünyanın en büyük tiyatro salonu ve kültür merkezini de yapsanız eğer oraya insanları izleyici olarak istekli ve arzulu bir şekilde çekemezseniz bunun bir anlamı da yok. 1930 yılında kabul edilen 1580 sayılı Belediyeler Kanunu’nun 1.maddesinde şöyle der: ‘Belediye, beldenin ve belde sakinlerinin mahalli mahiyette müşterek ve medeni ihtiyaçlarını tanzim ve tesviye ile mükellef hükmi bir şahsiyettir’.
Belediyecilikten anladığımız şey; yol, kaldırım, anıt, su fıskiyesi gibi daha çok kentin makyajı olan işler. Bu konuda belediyeler de, onları seçen halk da aynı düşünmekte. Bu işleri yapan belediye başkanları çalışkan belediye başkanları olarak kabul görmekte.
Halbuki belediye, kentin sadece kaldırımları ile yolları ile uğraşmaz. Belediye, o kentin kültürel dokusunu korumak ve geliştirmekten de sorumludur. Kentin sosyal ve ekonomik yapısı ile meşgul olmalıdır. Belediye, sporun bir yaşam tarzı haline gelmesi için ciddi bir çalışma sergilemelidir. Spordan kastımız başta gençlerin olmak üzere tüm halkın katılabileceği faaliyetlerdir.